ONSEN - SICAK SU KAPLICASI

Geçenlerde yaptığımız 2 günlük onsen macerasından bahsetmek istiyorum. Öncelikle onsen, sıcak su kaplıcası demek. Japonya volkanik hareketlerin yoğun olduğu bir ülke olduğundan birçok yerinde çok sayıda onsen mevcut. Onsenlerin bulunduğu bölgelere yapılmış olan otellerde ya da tesislerde onsene girilip kaplıcaların mineral yönünden zengin sularından faydalanılıyor. Japonlar onsenleri çok seviyorlar. Birçok otelde ,eğer o bölgede kaplıca varsa tabi, onsenden faydalanabiliyorsunuz.

Biz de geçenlerde 2 günlüğüne böyle bir yere gittik. Onsenlerin bulunduğu yerler öyle şehrin merkezinde değil genelde. Daha dağlık ve ulaşımı çok da kolay olmayan yerlerde daha fazla. Tabi onsenleriyle meşhur şehirler de yok değil. Örnek Beppu. Ama Tokyo'da onsen bulmanız biraz zor olabilir mesela. Şehirlerde herkese açık public bath dedikleri yerler var, oradaki sular kaplıca suyu olmayabiliyormuş. 

Biz ise biraz daha kuzeyde trenle yaklaşık 3 saat süren Yunishikawa isimli bir yere gittik. Trenden sonra 1 saatlik bir  otobüs yoluculuğu yaparak dağlık ve karlı bir yolun sonunda da otelimize ulaştık. 

Söylemeden geçemeyeceğim, bu otobüs şimdiye kadar bindiğim en pahalı otobüstü. Şimdiye kadar bir ulaşım aracı için 1 saatlik yola bu kadar para verdiğimizi hatırlamıyorum. Trenle 3 saatlik yol için daha az ödedik. Otobüsün tek yön ücreti 1.800 Yen idi. Türk Lirası ile bugünkü kurla hesaplayınca 34 TL ediyor. Otobüste hiçbir şey yoktu, normal bir otobüstü anlayacağınız. Tamam yol biraz virajlı, karlı falan ama 34 TL de Japon standartlarına göre bile pahalı. İnsanlar kendi aralarında pahalı diye konuşuyorlardı ama kimse bileti satan şirkete ''neden bu kadar pahalı'' diye sormadı bile. Ah Japonlar ah..

Neyse 1 saatlik biraz da sinir içinde geçen yolun sonunda durumu Japonlar gibi kabullenip otelimize vardık. Bulunduğumuz bölge karlar içinde ve gerçekten çok güzeldi. Düşününce kar görmeyeli baya uzun zaman olmuş benim için. Özlemişim.

Kaldığımız otel bu bölgedeki diğer oteller gibi onsen oteli. Yani insanlar buraya kaplıcalar için geliyorlar.  Ve en önemli özelliği de kaplıcaların dışarda olması. Yani dışarıda karı seyrederek sıcak kaplıca suyunun içinde keyfinize bakıyorsunuz. Zaten kışın özellikle onsenler bu yüzden çok meşhur.
Yukarıdaki fotoğrafta otelin girişini görüyorsunuz. Yerde duran beyaz terlikler otelde giymek için. Evet evet otele girerken ayakkabılarınızı çıkarıyorsunuz ve size verilen terlikleri giyiyorsunuz. Ayakkabılarınızı ordaki ayakkabılığa kaldırıyorlar. Eğer dışarı çıkmak isterseniz fotoğrafta solda duran botları giyebiliyorsunuz. Yok eğer illa kendi ayakkabımı isterim derseniz hemen ayakkabınızı getiriyorlar.

Ayrıca otelde giymek için odalarda Yukata denen Japon geleneksel kıyafeti bulunuyor. Kimono gibi görünen ama giymesi daha kolay olan bir kıyafet. Uzun sabahlık gibi düşünün, beline de kemeri bulunuyor. Bu yukatalarla oteldeki onsenlere gidebiliyorsunuz. Yemeğe bu şekilde inebiliyorsunuz. Yani otelde size verilen yukata ve terliklerle dolaşmak serbest.

Japonya'da Japon tarzı otellere Ryokan diyorlar. İçinde onsen olup olmamasıyla alakası yok, odalar Japon tarzı tatami ile kaplı, gece futon denen yer yataklarında yatılıyor. Restoranda yemekler yerde yeniliyor. Bunlar oteli Japon tarzı yapan özelliklerden.

Aşağıdaki bizim kaldığımız oda. Yerler Japonya'da sık kullanılan hasır yer kaplaması, tatami ve yer masası ve yer koltukları.

Akşam yemekten sonra odaya girdiğimizde ise aşağıdaki görüntü ile karşılaştık. Yer yatağımız (burda futon diyorlar) yapılmıştı.
Şimdi gelelim buraya asıl gidiş amacımıza yani Onsenlere. Ayrı bir başlıkta yazdım, buyurun.


ONSEN

Yukarda da açıkladığım gibi Onsen sıcak su kaplıcası demek. Doğal minerallerden oluşan bu kaplıca suyunun sürekli aktığı bir havuz bulunuyor. Bu kaplıca havuzunun içine girmeden önce güzelce temizleniyorsunuz. Zaten onsenlerde öncesinde yıkanmak için şampuan, sabun ve su bulunuyor. Güzelce yıkandıktan sonra onsene temiz bir şekilde ve kesinlikle çıplak olarak giriyorsunuz. Bu yüzden onsenler kadınlar için ve erkekler için ayrı ayrı bulunuyor. Onsende belli bir süre vücudunuz ısınıp artık bunalıncaya kadar oturuyorsunuz. Onsenlerin faydalı olduğu söyleniyor. Ağrılara ve bazı hastalıklara karşı etkiliymiş.

Daha önce gittiğimiz bazı şehirlerde de onsene girmeolmuştu ama kadınlar ve erkekler ayrı havuzlara girseler de çıplak olma fikrini pek benimseyemediğimden deneyemememiştim. Utangacımdır da biraz. Bir kere Beppu'da kiralanabilen küçük bir onsene girmiştik ve keyifliydi.

Bu sefer kaldığımız otelde de yine kiralanabilen 3 farklı onsen vardı.Yani sadece ben ve eşim vardık. Her birinde 1 saat kalınabiliyordu. 

Gitiğimiz yer karlıydı ve sıcak su dolu küçük havuzcuğumuz dışardaydı, dışardan kimsenin göremeyeceği bir yere kurmuşlar bunu tabi ki. Dışardaki karı izleyerek biz de onsenin keyfini çıkardık.

Aşağıdaki fotoğraftaki yer onsene girmeden önce üstümüzdekileri çıkardığımız yer. Burda üstümüzdekileri çıkarıp bir sonraki resimde gördüğünüz sıcak su dolu onsene hemen giriyoruz.

İşte ilk girdiğimiz onsen. Bu onsen havuzu taştan yapılmıştı. Diğerleri farklı da o yüzden açıklama yaptım burda.

Bu resim de havuzun içine girdiğimiz zaman gördüğümüz manzara. Ah keşke kar yağsaydı, o zaman daha bir güzel olurdu.

Biz buraya sadece 2 günlüğüne gittiğimiz için tüm onsenleri denemeye kararlıydık. Üstteki onsende 1 saat kaldıktan sonra hemen bir sonraki onsene geçtik. Bu resimdeki onsen havuzu da Hinoki denilen ağaçtan yapılmış. Yani ahşap. Hinoki'nin Türkçesini araştırınca selvi ağacı olduğunu öğrendim. Güzel bir ahşap kokusu olduğu için onsenlerde sık kullanılıyormuş.

Bu da manzaramız.

Toplamda 2 saatimizi onsende geçirdikten sonra ellerimiz ayaklarımız uzun süre suda kalmaktan buruşmuş bir şekilde çıkıp üstümüze yukatalarımızı giyip akşam yemeğine gittik. Akşam yemeğini en son yazacağım. Akşam yemeğinden sonra biraz yürüyüş yapıp henüz girmediğimiz son onsene de gittik.
Ertesi sabah otelden çıkışımız sabah 10:00'da idi. O yüzden ertesi güne bırakmak istemeyerek son onsen keyfimizi de aynı gün yaptık.

Bu resim de son girdiğimiz onsen de demirden yapılmış ve büyük bir tencereyi anımsatıyor insana :) İçi biraz derince, farklı bir deneyimdi.

Hava karanlık olduğundan dışarının fotoğrafını pek iyi çekemedim ama fikir olsun diye koyuyorum buraya.

Aslında bu üç çeşit onsen dışında bir de kadın ve erkeklerin ayrı ayrı girdikleri onsenler var. Ama oraya utangaçlığımdan dolayı giremedim. Girsem de başka kadınlar olacağından fotoğraf çekemezdim zaten. 

Şimdi de biraz akşam yemeğimizden bahsedelim.

RYOKAN'DA AKŞAM YEMEĞİ

Oteldeki konaklamamıza akşam yemeği de dahildi. Ama ben yemeğimizin bu kadar Japon usülü olacağını bilmiyordum. Yemek için bizi restoran katındaki yerleri tatami kaplı odalardan birine aldılar. Zaten biz inmeden soframız hazırlanmıştı. Odaya girince fotoğrafta gördüğünüz manzara ile karşılaştık.
Oturduğumuz yerler birbirinden biraz uzak gibi görünse de keyifli bir düzendi. Japon yemeklerinde en çok hoşuma giden tadlarından çok yemekleri sunuş şekilleri. Estetik çok önemli ve bunu Japon tarzı restoranlarda da evlerde de görmek mümkün. Eşimin annesi de her zaman çok estetik sofralar hazırlar mesela. 
Masamızındaki yemekler böyleydi:
Küçük küçük tabaklarda servis edilen farklı tadlar vardı. Kızarmış balık, içinde sos bulunan mantar, turşu, sol üstteki üstü kapalı olan nabe dedikleri altındaki ateşle yavaş yavaş pişen, içinde bulunan sosta et ve sebzeler bulunan bir kış yemeği. Nabenin fotoğrafları :


İki masanın ortasında bulunan bölümde ise ateşte yavaş yavaş pişen balık, Japon usülü pirinç tatlısı, tavuk bulunan şişler vardı. Arada sırada yönlerini değiştiriyorduk. En son yedik onları. En çok balığı beğendim. Nehir balığıymış ve tuzlanıp ızgara olarak yeniyormuş.


Biz yemeğe devam ederken soframıza yeni tadlar da ekleniyordu. Onlardan biri Sashimi yani çiğ balık. Bu sashimi somon balığıydı. Resimdeki beyaz renkli olan ise Japonya'nın vazgeçilmez lezzetlerinden Tofu'nun hazırlanırken oluşan kaymağıymış. Ben kaymağının yendiğini bilmiyordum. Biraz pahalı bir lezzetmiş. Tadı çok özel değildi. Bu arada bilmeyenler için tofu http://tr.wikipedia.org/wiki/Tofu

Bir diğer yemek de haşlanmış patates, havuç ve yine tofu kaymağından hazırlanmış bir rulodan oluşan bu yemekti. Farklı bir sosta haşlandığı için tadsız tuzsuz değildi.

Ardından bir çeşit noodle olan ''soba'' geldi. O da sosu içinde bulunan et ve sebzelerle birlikte yenen keyifli bir yemekti. Ben zaten özellikle soba'yı çok seviyorum. Bunu da bayıla bayıla yedim.

Yiyemediğim tadlardan biri bu çorbaydı. Ortadaki beyaz renkli olan balık etinden hazırlanmış, içinde sebze de bulunan köftemsi bir yiyecekti. Balığı çok severim ama ezip bir şeylerle karıştırdıklarında pek sevmiyorum. Bu çorbayı da içemedim. Zaten oldukça doymuştum.

En son tatlı olarak da tavşan şeklinde kesilmiş bir dilim elma ile yarım çilek geldi. Tatlıya bakar mısınız !! Japonların tatlıları var aslında ama o gün kısmetimize tavşan şeklinde elma çıktı napalım :))

Akşam yemeğimiz bittikten sonra yediklerimizi eritmek için etrafta kısa bir yürüyüşe çıktık.

KAMAKURA ve KARDAN ADAMLAR

Kamakura aslında Japonya'da Tokyo'ya yakın denebilecek bir yer adı. Bir sürü tapınak olduğu gibi denizi de var ve yazın deniz için günübirlik gidilebilecek bir yer.
Ama benim bahsedeceğim Kamakura başka bir Kamakura.

Onsen otelimizdeki akşam yemeğinden sonra çıktığımız yürüyüşte karşımıza çıkan kardan yapılmış eskimoların evlerini anımsatan yapılara Kamakura diyorlarmış.

Önce karların içine yerleştirdikleri mumlarla aydınlanan bu karlı yoldan geçtik ve etrafta bahsettiğim Kamakuraları gördük.


Kamakuraların içi aydınlatılmıştı. Japonya'a dağlık ve karlı bölgelerde kışın yapılan bir şeymiş bu. Bazı yerlerde çok daha fazla bulunuyormuş ve içinde yemek yiyebileceğiniz şekilde düzenlenmiş. Bizim gittiğimiz bölgedekiler o kadar fazla ve yemek yenen türden değildi.

Gündüz çektiğim birkaç kamakura fotoğrafında daha rahat anlaşılıyor nasıl oldukları.




 Yolda rastladığımız bu etrafı tahtalarla çevrili olan da yapım aşamasında olan bir kamakuraydı.

Bu da gece çektiğim bir Kamakura ama maalesef gece çekimlerinde çok başarısız olmuşum :(

Ayrıca kardan yapılmış diğer ilginç şey ise kardan adamlardı. Japonların kardan adamları bile farklı :)

Bu kardan adam gözlerini kırpıyordu:)


Bu favorim. Önünde Sake şişesi ile sızmış kardan adam :)




İşte böyle iki günlük bir gezide yazacak amma çok şey çıkdı. Japonya sürprizlerle dolu. Bu kadar farklı bir kültürde olmanın keyfi de bu olsa gerek. Bakalım daha neler neler çıkacak karşıma paylaşacak :)

6 yorum:

  1. :))) cok eglenceli bir gezi olmuş olsa gerek sizin için,okurken cok keyif aldım. bir an ben japonyada yaşayan biri olsam ne yapardım diye düşündüm ve sanırım aç kalırdım :)) yukarıdaki yiyeceklerden haşlanmış sebzeleri ve tavşan elma ve yarım çilek harici birşey yiyemez gibi duruyorum :)

    özel bir soru ama merak ediyorum acaba eşinizle nasıl tanıştınız ve bu kararı nasıl aldınız ? zor bir karar olsa gerek .. bunun hikayesini de bir gün yazarsanız okumaktan keyif alacağım..

    YanıtlaSil
  2. @AkustikHüzünler, yemek konusunda haklısınız. Ama bir şekilde alıştım ben artık. Aç kalmamak için yemek durumunda kalıyor insan bir süre sonra :))
    Eşimle nasıl tanıştığımza gelince aslında bunu da yazabilirim bir ara ama kısaca özetleyecek olursam, biz İstanbul'da tanıştık. Kendisi seyahat ediyordu, bir şekilde kuzenimle ve arkadaşlarıyla tanışıyor ve ben de onların bulunduğu bir ortama gidince tanıştık.
    Tabi zor bir karar ama biz hemen Japonya'da yaşamaya başlamadık, öncesinde kısa da olsa bir Amsterdam maceramız oldu. Japonya planlarımız arasında yoktu ama eşimin çalıştığı şirket kapanınca Japonya'ya gelme fikri doğdu :)

    @Griffith, teşekkür ederim. yazdıklarımın beğenildiğini bilmek çok güzel.

    YanıtlaSil
  3. oldukça zor bir karar olmuş olsa gerek :) Ömür boyu cook mutlu olursunuz inşallah :) [akustikhuzunler 'im ben :) ]

    YanıtlaSil
  4. Oh sonunda donebildim sana :) supersin bloguna bayildim ;) coook uzun yaziyorsun ama degiyor buna!
    Bulusmak,tanismak,karsilasmak isterim ;)

    Onsen yazinca sen vayy cok cesur diye dusundum ama sen de girememissin :)Biz de ozel tuttuk benim de niyetim yok ;)

    Optum cok sevgilerimle

    YanıtlaSil
  5. @evisirtinda, çok teşekkür ederim :)

    @serrose, ben de seninle tanışmayı çok isterim. Seni uzun zamandır takip ediyorum. Senin gibi deneyimli bir blogger tarafından blogumun beğenilmesi çok gurur verici :) Biraz uzun yazıyorum evet haklısın. Ee ilk heves yazdıkça yazasım geliyor :))

    Yolun Tokyo tarafına düşerse mutlaka haberdar et. Bu arada Gürkan'ın yanında kaldığı Türk sensin değil mi? Facebook'ta yazınca ismini farkettim. Tokyo'ya gelince yanında kalacağı Türk de benim :) Teadüfe bak ya :)

    Çok öpüyorum. Sevgiler

    YanıtlaSil