Olay tam da fıkra gibi başladı aslında :) Japonlardan biri kocam, diğeri onun çok yakın bir arkadaşı, Amerikalı Japon olanın misafiri, İtalyan da kocamın bir zamanlar seyahat ederken tanıştığı bir arkadaşı. İtalyan arkadaş buraya Yeni Zelanda dönüşü 2 günlüğüne uğruyor ve o gece de son gecesi. Ha Türk de benim bu arada. Tek bayan olma ünvanı da elimde tabi.
Neyse hikayeye geri dönelim. Biz güzel güzel içkilerimizi yudumlayıp seçtiğimiz yiyecekleri atıştırırken tam benim görüş alanımda bulunan bir Japon iş adamı gözüme çarptı. Amca hafiften badem bıyıklıydı, bıyıklarından dolayı gözüm hep ona doğru kayıyordu. Burda iş adamlarını pek bıyıklı sakallı göremezsiniz de o yüzden ilgimi çekti. İçkiden suratı kıpkırmızı olmuş bir halde hararetli hararetli genç garsona bağırırken tekrar gözüme çarptı. Yanımda oturan eşime gösterdim, o da farketti bir şeylerin ters gittiğini. Aradan biraz zaman geçti ve olay büyüdü. Bu kırmızı suratlı, badem bıyıklı Japon amca ayağa kalktı ve garsonu tekmelemeye başladı. Sarhoş olunca kişi, Japonmuş değilmiş falan farketmiyor. Adam kendini kaybetti bağırmaya ve tekmelemeye devam etti.
Bu sırada genç garson ''müşteri her zaman haklıdır'' mantığından çıkamadığından sesini çıkarmayıp boynu bükük vaziyette tekmeleri yemeğe devam etti.
Bizim masada ve etrafta herkes bu manzarayı izliyordu bu arada. Ama mekandaki tek yabancı grup bizim masadaydı ve biri İtalyandı !! Garson dayak yiyor, kırmızı suratlı badem bıyıklı amca zil zurna sarhoş ve garson dahil kimse çıtını çıkarmıyor. Bizim irikıyım İtalyan arkadaşımız bu duruma içindeki akdeniz ateşiyle müdahele etmek istedi ve ayağa kalktı. Bizim masadaki ben hariç diğerleri de onu yalnız bırakmamak adına ayağa kalkıp peşinden gitti.
Sarhoş amcayı dışarı doğru sürüklediler ve sarhoş olduğunu ve eve gitmesini söylediler. Tabi bu arada sesler yükseliyor, bardaki diğer herkes film izliyormuşcasına sadece bakıyor ve ben de umarım yumruk yumruğa kavga etmezler diye dua ediyorum. Ama işte o anda olan oldu, ben de neler oluyor diye olay yerine yaklaştım ve bizim İtalyan arkadaşın Japon amcanın sırtına güzel bir yumruk indirdiğini gördüm.
O anda eşim ''Bu hiç iyi olmadı'' dedi ve Japon amcayı cebinden telefonu çıkarırken gördüm.
Adam mekanın dışına çıktı biz de oturup sakinleşmeye çalıştık. Garsona neden adamın böyle davrandığını sorduk. Adamın hesaptaki küçük bir yanlış anlaşılmadan dolayı böyle davrandığını söyledi. Neyse... Biz oturduk bir büyük bira söyledik ve olayın şokundan çıkmaya çalışıyoruz. Eyvah o da ne !!! Polis !!! Kırmızı suratlı badem bıyıklı amca bizim masayı gösteriyor polislere ve bize doğru geliyorlar !!
Sonra ne mi oldu ? Şinjuku'nun göbeğinde bizim barın önünde 5 polis arabası ve bir ambulans bekliyor . Adam önce ambulansı aramış, sonra polis gelmiş ve bizim Italyandan şikayetci oluyor. Haydaa... Çocuk ertesi sabah ülkesine dönecek, aldı mı başına belayı !
Eşim ve arkadaşı önce olay yerinde neler olduğunu polise anlattı, gayet sakin bir süreçti bu. Ardından polis hepimizi polis merkezine götüreceğini söyledi ! Ve biz Şinjuku'da (bu arada Şinjuku gece hayatının en canlı olduğu yerlerden biridir) bir sürü kişinin gözü önünde barın önünde bizi bekleyen polis arabalarına bindik ve polis merkezine götürüldük .
Amaç yazılı ifade almaktı. Aramızdaki Japonlar ve İtalyan arkadaş ifade verdiler. Bu arada ben ve Amerikalı arkadaş da koridorda oturup duvardaki posterlere bakıp sohbet ediyoruz. Kimse bize bir şey sormadı. Bizimkiler ifade verdikten sonra bu sefer kırmızı suratlı amcanın ve genç garsonun ifadelerini bekledik. O arada da polis merkezinde fotoğraflar çektik ve baya eğlendik.
Arada yanımıza polisler gelip kusura bakmayın diğerlerinin ifadesini bekliyoruz, alır almaz gidebilirsiniz diyorlardı.
Neyse sonuç olarak yaklaşık 2 saatimiz polis merkezinde geyik yaparak geçti (en azından benim ve Amerikalının). En sonunda polis yanımıza geldi ve kırmızı suratlı, badem bıyıklı amcanın şikayetini geri çektiğini ama şimdi onu garsonu tartaklamaktan bir süre daha polis merkezinde tutacaklarını söyledi. Yani bizim amca kendi kazdığı kuyuya kendisi düştü :)
Son Söz:
Biz tam merkezden ayrılacaktık ki polislerden biri bize döndü (yabancı olanlara), ''Japonya'da bu tür olaylara pek rastlanmaz, böyle bir olaya şahit olduğunuz için sizden çok özür dileriz. Bu adam Japonlar adına kötü bir örnek. Asıl Japonlar sizin arkadaşlarınız gibi kibar ve centilmendir (eşim ve arkadaşını gösteriyor bu arada). Sizden tekrar özür dileriz'' dedi. Ve beline kadar eğilip bizi uğurladı.
Ben, Amerikalı ve İtalyan ise bu sözün şokuyla donduk kaldık. Bu nasıl bir kibarlık ya !!
Burda yaşadıklarımı ve gördüklerimi Türkiye ile kıyaslamamaya çalışsam da bazen buna engel olamıyorum.
Eğer bu olay Türkiye'de olsaydı öncelikle :
- Garson yediği tekmeler karşınında sessiz kalmazdı, belki karşılık verirdi ve kavga büyüyebilirdi.
- Etraftakiler izleyici kalamaz ve olaya bizim İtalyan gibi bir şekilde müdahele ederlerdi.
- İş polise ve ambulansa kalmadan orda kapatılır ya da çok daha büyürdü.
- Eğer polis gelseydi polis merkezine gidilmeden orda uzatmadan halledilmeye çalışılabilirdi.
- Eğer polis merkezine gidilseydi ne olurdu bilemiyorum hiç gitmedim ama ben yine de polis merkezine gitmeden bu iş hallordu diye düşünüyorum.
Bu maddeler çoğaltılabilir tabi. Bu olayda Japonlarla Türklerin ( hatta Japonlar ve diğerleri diye de ayırabiliriz, özellikle Türk olmasına gerek yok) farkını bir kere daha gördüm. Beni her geçen gün şaşırtmaya devam ediyor bu millet.
İtalyan arkadaş ilk geldiği gün eşime, Tokyo'da Lonely Planet'te yazmayan yani turistlerin olmadığı yerlere gitmek istediğini söylemişti. Son gecesini sayesinde onunla birlikte biz de Lonely Planet'te yazmayan bir yerde yani Polis Merkezinde geçirmiş olduk :)
Geriye anlatılacak ve gülümseyerek hatırlanacak bir anı ve Japon polisinin nazikliği aklımızda kaldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder