SEVGİLİLER GÜNÜ

Öyle romantik bir sevgililer günü yazısı beklemeyin benden. Eşimle 6 yıldır birlikteyiz, bunun son 3 yılında evliyiz ama henüz bir Sevgililer Günü kutlamışlığımız yoktur. Kutlayanlara saygım sonsuz ama ben bu günün zorlama ve gereksiz bir kutlama olduğunu düşünmüşümdür oldum olası.

Japonya'ya geldikten sonra ise Japonların olayı biraz farklı ve abartılı yaşadıklarını farkettim. Öncelikle burada sevgililer gününde genellikle çikolata hediye ediliyor. Her yerde çeşit çeşit çikolatalar satılıyor. Ama 14 Şubat'ta sadece bayanlar baylara çikolata alıyor. Ve bu çikolatayı sadece sevgililerine ya da eşlerine değil, ailelerindeki ve iş yerlerindeki erkeklere de alıyorlar. Durun daha bitmedi, 1 ay sonra yani 14 Mart'ta da bu sefer baylar bayanlara, yine çikolata ama bu sefer beyaz çikolata hediye ediyorlar ve o günü ''White Day'' (beyaz gün) olarak adlandırıyorlar.

Japonların özel günlerde tüm toplum tarafından adet haline gelmiş çılgın bir hediye kültürleri var. Yani içlerinden gelmese bile sırf adetten olduğu, herkes yaptığı ve dışlanmamak için yıl boyunca birbirlerine bir sürü hediye alıyorlar. Bana çok samimi gelmeyen bir uygulama ama Japonlar toplum ahengini bozmayı pek sevmediklerinden alışveriş merkezlerini zengin etmeye devam ediyorlar.

Sevgililer gününden bahsetmişken sizinle çok sevdiğim bir aşk şarkısını paylaşayım. Yoko Ono'yu sevin ya da sevmeyin ama John Lennon kendisine gerçekten çok aşıkmış, her şarkısında belli oluyor. Bu şarkı da sözleri çok sade olmasına rağmen aşkını o kadar güzel anlatıyor ki, ilk dinlediğimde tüylerim diken diken olmuştu.

Her gününüz aşk dolu geçsin.



OKINAWA

Uzun bir ara vermişim pek de farkında olmadan. 2012'nin ilk yazısı geçen haftasonu gittiğim Okinawa ile ilgili olsun. İlk olarak 3 yıl önce gittiğim Okinawa, Japonya'nın güneyinde bulunan adalarından. Yarı tropikal bir iklime sahip ve Japonların soğuk kış günlerinde ülkeleri içinde kaçış yapabilecekleri özellikle büyük şehirlerin karmaşasından uzak keyifli bir yer.
İngilizce ders verdiğim 70'li yaşlarında olan Masako-san her kış bir aylığına Okinawa'nın Naha  şehrinden bir ev kiralıyormuş. Bu sene beni de davet etti, başta pek niyetli değildim, daha doğrusu çekinmiştim ama o kadar ısrar etti ki ben de 3 gecelik bir kaçamak yapıp kendimi Naha'da buldum. Masako-san ve orada yaşayan yakın bir arkadaşı beni bol bol gezdirdiler. Daha öncekinden farklı bu sefer 2 teyzenin gözünden Okinawa'yı görmüş oldum :) Şimdi sizlere bol fotoğraflı bir Okinawa gezisi yaptıracağım. Merak edenler buyursun.

Uçakla Okinawa semalarına doğru yol alırken karşıma çıkan Fuji dağı tüm iştihamıyla uçak korkumu unutturdu bir anlığına :) Bu arada Tokyo-Naha arası uçakla 2,5 saat kadar sürüyor.

Okinawa'nın en meşhur yerlerinden birisi Okinawa Churaumi Akvaryumu. Daha önce eşimle bir tur vasıtasıyla geldiğimizde,  turda bu akvaryum vardı ama biz gitmemiştik onun yerine plajda vakit geçirmiştik. Ama bu sefer Masako-san beni buraya götürmek isteyince kıramadım. Bu akvaryum dünyanın en büyük 2. akvaryumuymuş, buradaki canlılar doğal şartlarına uygun bir şekilde bakılıyormuş ve doğal koşullarda yaşayanlara göre daha uzun yaşadıkları tespit edilmiş. Şimdi fotoğraflarla kısa bir akvaryum turu yapalım.

Akvaryumun girişinde deniz yıldızlarına ve adını bilmediğim siyah renkli canlılara dokunmak serbestti. Sudan çıkarıp elinize almadıkça tabi :)








Pek net çekememişim ama bu bölüm akvaryumun yıldızıydı. Bu dev akvaryum içinde 3 tane büyük köpekbalığı ve başka canlılar vardı. Ne kadar büyük olsa da bana yine de küçük geldi. Tamam daha önce hiç görmediğim varlığından bile haberimin olmadığı deniz canlılarını gördüm ama yine de her canlı doğasında doya doya yaşamalı gibime geliyor.

Aşağıdaki fotoğraflarda akvaryumun bahçesindeki çiçekten yapılmış dev ahtapot ve köpekbalığını göreceksiniz. Şansımıza o sırada çiçek festivali vardı her yer mis gibi kokuyordu.




 Okinawa'da ben oradayken hava 20 derece civarındaydı. Özellikle Tokyo'daki soğuktan sonra çok iyi geldi ama yine de denize girilecek kadar sıcak değildi.

Burası geçen sefer geldiğimizde kaldığımız otelin önündeki plaj. 


Bu başka bir plajdaki tabela, burada denize girmeyin uyarısı yapılıyor ve denizde görülmesi muhtemel canlılarla ilgili uyarı yapılıyor !! Tamam canım girmeyecektik zaten :) Yani öyle kafanıza göre her plajda denize girmenize izin vermiyorlar. Bir önceki resimdeki plajda serbestti girmek.

Gittiğimiz diğer yerlerden birisi de Naha şehrindeki bir parktı. Şanslı bir günümüzdeydik, karşımıza evlilik fotoğraflarını çektiren bir çift çıktı, ben de hemen fotoğrafçılar arasına karışıp fotoğraflarını çekiverdim :)
Okinawa kültürü Japon kültüründen biraz daha farklı öğeler taşıyor. Tarihte Japonya'nın olmadan önce kendi dilleri ve gelenekleri olan bir toplummuş. Bu yüzden örneğin yukarıdaki gelin ve damadın kıyafetleri Tokyo'da göreceğiniz gelin ve damatlarınkinden çok farklı. 

Okinawa'nın müziği ve dansları da yine Japonya'dan farklı. Daha hareketli ve bence daha keyifli. Aşağıda izlediğimiz bir dans gosterisinden kareler var.





Şimdi de sırada Okinawa yemekleri var. Okinawa'da her ne kadar her yer deniz olsa da en çok yedikleri yemekler domuz etinden yapılıyor. Japonlar en uzun yaşayan toplumdur ya hani, işte Japonlar arasında en uzun yaşayanlarda Okinawa'danmış. Okinawalılar bunda yedikleri domuz etinin de etkisi olduğunu söylediler. Bu domuzlar sadece Okinawa'da yetişen ve vitamin ve besin açısından çok zengin domuzlarmış. Bu yüzden de domuzun kuyruğu dahil her yerini yiyiyorlarmış.

Bu yemek ilk akşam beni evlerine davet eden Masako-san'ın arkadaşının hazırladığı akşam yemeği. En sağ alttaki domuz etli çorba, onun üstündeki özel sosta pişmiş domuz eti, turuncu olan havuçlu bir yemek, onun solundaki kabaklı patatesli ve kıymalı bir yemek, altındaki salatalıklı bir meze ve en sol alttaki koyu renkli olan da soslu bir yosun. Japonya'da yediğim en lezzetli yemeklerden biriydi. (Merak edenlere : evet domuz eti yiyorum)

Bir akşam dışarıda yemeğe gitmiştik orda ısmarlanan çorbalardan biri, bunu pek beğenmedim. Zannedersem iç organlardan yapılmıştı ve biraz kokuyordu.

Yeşil soğana benzeyen adını bilmediğim bir sebzeden yapılmış kızartma. Gayet lezzetliydi.

İnce yosunlardan yapılmış bir kızartma. Bu da lezzetliydi.

Japonya'da Yakisoba adıyla bilinen yemeğin Okinawa versiyonu. Tokyo'dakine göre erişteleri daha kalın ve sosu daha yoğundu. Çok sevdim.

Son gün öğlen yediğim Okinawa Soba'sı. Soba dedikleri bir çeşit erişte. Soldaki pembe renkli olan zencefil turşusu, Japonya'da çok yeniyor ben de pek seviyorum.

Şimdi sizlerle gittiğim et ve balık marketinden kamerama takılanları paylaşacağım.

Domuzun her yerini yiyorlar demiştim ya, gördüğünüz gibi yüzü ve sağında da ayağı !! (merak edenlere : yok bu kadarını denemedim)

Bu paketler içinde bulunanlar da domuzların dili !!

Karşıda duranlarda ince ince kesilip sosa konup vakumlanmış domuz kulağı !! (farkında olmadan yemiştim ilk gelişimde, bir daha yemem herhalde, kulak yeme fikri biraz garip geliyor !!)

Okinawalılar arada sırada balık eti de yiyor olacaklar ki markette çeşit çeşit deniz ürünü de vardı.







Son olarak aşağıda Okinawa'ya özgü kiraz çiçeğinin fotoğrafını paylaşmak istiyorum. Normalde Japonya'nın diğer yerlerinde uçuk pembe renginde açan kiraz çiçekleri (sakuralar) Okinawa'da daha koyu ve küçük olarak açarmış. Ben ordayken de sakuraların sonuydu, tek tük de olsa görebildim.



Eveet baya uzun bir yazı oldu. Aslında Okinawa ile ilgili anlatacak daha çok konu var. Özellikle 2. Dünya Savaşında Amerikalıların bunlara yaptıkları ve şu anda Japonya'daki en büyük Amerikan Üssünün burada bulunması gibi. O konular da başka bir yazıya artık. Sizlere Okinawa'nın en meşhur şarkılarından biriyle güle güle diyorum.