SONBAHAR


Burası Shinjuku Gyoen isimli büyük bir park. Tokyo'da sonbahar kendini fazlasıyla hissettiriyor artık. Blogumun arka planından da belli olduğu üzere sonbaharı pek bir seviyorum :)
Bu park evimize oldukça yakın olmasına rağmen ilk kez gittim. Girişi ücretli olan bu park oldukça büyük bir park. Özellikle baharda sakura ağaçlarının olduğu dönemde çok popülermiş. Neden daha önce gitmediğime hayret ediyorum.
Tokyo bina yığınlarından oluşsa da şehrin göbeğinde bu tarz nefes alınabilecek yeşil alanlar oldukça fazla.
Yaprakları kırmızıya dönen ağaçlar (kouyou), henüz yeşiller. Sanırım bir iki haftaya kadar renkleri kırmızıya döner de  fotoğraflarını çekme imkanım olur.

Shinjuku Gyoen'den fotoğraflar için buyurun :





YEMEKLER

Biraz da son günlerde dışarda yediğimiz yemeklerden bahsedeyim.

Aşağıda gördüğünüz yemeğin adı Kushiage. Burası bizim evin yakınında bir Kushiage restoranı. Bu gördükleriniz kızarmış, sebzeler ve etler. İstediğiniz sebzeler ve etler kızartılıp önünüze geliyor.


Solda gördüğünüz sos ''Tare'' isimli bir sos. Kızarmış olan Kushiagenizi aşağıdaki fotoda görüldüğü üzere bu sosa bandırıp yiyorsunuz.

Yemeğe başlamadan garson kızarmış sebzenizi ya da etinizi sosa sadece bir kere bandırabileceğiniz konusunda hemen uyarıda bulunuyor. Isırdıktan sonra bandırmak yok. Çünkü o sosu sizden sonra gelenler de kullanıyor. Sos durdukça ve Kushiageler içine bandırıldıkça sos daha da lezzetli olduğundan aynı sos kullanılıyormuş.
İtiraf edeyim Türkiye'de olsaydı o sosa bir kere bile bandırmazdım, ama nedense Japonlara ısırdıktan sonra tekrar aynı sosa bandırmadıkları konusunda güveniyorum ve bu yüzden rahat rahat yedim.

Aşağıdaki fotoğraflar da eşimin ailesiyle birlikte gittiğimiz bir balık restoranında yediğimiz yemeklerin bazıları.

Bu gördüğünüz bir çeşit balık çorbası. Bu balık Japonca'da Tai denen, İngilizcesi Sea Bream olan Türkçe adına baktığımda da Karagöz, Deniz Çipurası gibi isimlerle karşıma çıkan balık. Balık çok sevmeme rağmen isimleri konusunda pek de bilgili sayılmam maalesef.


Yukarıdaki ise Tofu'nun (yani soyadan elde edilen son derece faydalı bir yiyecek), yapılırken üstünde oluşan kaymağı. Öyle her yerde bulabileceğiniz bir şey değilmiş. Bizim yediğimiz hafif kıvamlı bir sosun içinde servis edildi. Tofu tek başına yendiğinde tadı olmadığından mutlaka bir sosla ya da bir yemeğin içinde servis ediliyor, kaymağı da aynı şekildeymiş, öğrenmiş oldum.


Hehe, yine sashimi :) Biliyorum aranızda çiğ balık sevmeyenler ya da yememiş olsa da yemeğe sıcak bakmayanlar var ama olur da yolunuz Japonya'ya düşerse bir deneyin derim. 


İlk başta yediğimiz çorbanın içindeki balığın başka bir versiyonu. Soldaki balığın pişmiş hali, yanındaki ise Miyoga isimli bir sebze. Bu arada mutlaka dikkatinizi çekmiştir Japonya'da yemeğin lezzeti kadar sunumu da çok önemli. Çok estetik değil mi?


Bu gördüğünüz ise Japonya'nın meşhur Fugu balığının derisinin ince ince kesilip özel bir sosla servis edildiği Fugukawa. Fugu balığını duymuş olanlarınız vardır, yanlış kesildiği takdirde içinde bulunan zehirle yiyenleri öldürebilen bir balık. Burada bir sürü Fugu restoranı var ama sadece Fugu balığını kesme sertifikası bulunan kişiler tarafından kesimine izin verildiğinden tehlike oluşturmuyor. Zaten restoranlarda da kesim sertifikasını görüyorsunuz. 
Bu kadar zehirli olmasına rağmen halen bazı balıkçılar kendi kendilerine kesmeyi deneyip maalesef zehirlenip hayatlarını kaybediyorlarmış.

Bu benim ikinci Fugu yiyişimdi. Daha önceki kızarmış Fugu idi. Tadını biraz tavuğa benzetmiştim. Lezzetliydi. Yukarıdaki Fugukawa da oldukça lezzetliydi, ayrıca cilde çok iyi geldiğine inandıklarından bayanlar arasında çok meşhurmuş. 
Arada sırada bundan yiyip cilde iyi gelip gelmediğini test etsem iyi olacak galiba :)




İLAÇLAR

Son iki üç gündür nezleydim. Üstüne bir de halsizlik eklenince bari doktora gideyim de birkaç ilaç alıp kendime geleyim dedim. Mecbur olmadıkça doktora gitmeyenlerdenim. Hele yabancı bir ülkede olunca daha bir isteksiz oluyor insan. Neyse eşim de geldi benimle ve doktorla bir iletişim problemimiz olmadan soğuk algınlığı teşhisim kondu ve ilaçlarım yazıldı. Hastanede yazılan ilaçlar bizdeki gibi eczaneye gidip alınıyor. Buraya kadar aynı olan sistem eczaneden ilaçları aldığınızda kendini gösteriyor . Aşağıdaki fotoğrafa buyurun.


Bunlar almam gereken 3 farklı ilaç.  İlaçların paket içindeki ve dışındaki görüntüleri, yanlarında ne zaman ne kadar alınacağı ile ilgili detaylar (ben harika el yazımla eczanede hızlı hızlı Türkçelerini yazmıştım), ve fotoğrafta olmayan ama sağ tarafta ilacın yan etkileri gibi bazı bilgiler de bulunuyor.
Bu Japonların detaycılığı bazen pek bir hoşuma gidiyor doğrusu :) Alacağınız ilaçları karıştırmanız neredeyse imkansız :)

İlgimi çeken diğer bir şey de burada ihtiyacınız kadar adette ilaç veriliyor. Mesela bir ilaçtan 6 adet almanız gerekiyor tedaviniz için ama normal pakette 20 tane var, size sadece 6 adet ilaç veriliyor. Bir paket ilaç verilmiyor.  

Eczanelerden sadece doktorun verdiği ve reçete ile alabileceğiniz ilaçları alabiliyorsunuz. Reçetesiz hiçbir ilaç alamıyorsunuz. Hafif ağrı kesiciler, vitaminler gibi doktora danışmadan da alınabilecek bazı ilaçlar da ''drug store'' denen yerlerde satılıyor.

Eminim  Japon sağlık sistemiyle ilgili daha bir sürü detay vardır ama benim şimdilik deneyimlerimden gördüğüm bu kadar. Umarım daha fazla görmeme de gerek kalmaz !

BİRKAÇ DETAY

Geçen haftalarda gözüme çarpan, fotoğrafını çektiğim ama bir türlü elim deyip de yazamadığım detaylar.

Burası Shibuya'da Hawai yemekleri yapan bir restoran. İlgimi çeken yemekleri değil, çünkü denemedim bilemiyorum. Asıl ilgimi çeken aşağıdaki fotoğraflarda, buyurun.

Duvarda gördüğünüz üzere restoran müşterilerinin kullanımına açık i-Pad'ler asılı :) Son teknolojiyi yakından takip edip günlük hayata adapte etmekte üstlerine yok bu Japonların :)

Bu da daha yakından bir fotoğraf. Haa bu arada, tamam Japonlar teknolojiyi yakın takip ediyorlar, ileriler falan diye burada her yerde Wi-Fi var zannetmeyin. Tam tersinde hemen hemen hiçbir yerde ücretsiz internet yok. Herkes cep telefonundan internete bağlandığı için (tabi o da parayla) şehir içinde ücretsiz internet bulmanız imkansız. Bu yüzden bu i-Pad'ler çok ilgimi çekti görünce.

Yukarıdaki benim sık sık bayanlar tuvaletinde karşıma çıkan ve ne olduğunu anlayamadığım bir şeydi. Sonra dikkat edince üstünde ''Fitting board'' yazısını gördüm ve fotoğrafını çekip eşime sorduğumda da ne olduğunu tam olarak anladım. 
Bu gördüğünüz, üstünü değiştirmek isteyen bayanların kıyafetlerini değiştirirken üstüne çıkmaları için yapılmış bir düzenek.

Bu da ''Fitting Board''un açılmış hali. Yani üstünü değiştiren bayanlar ayakkabılarını çıkardıklarında yere değil de bunun üstüne basıyorlar. Şimdiye kadar hiç tuvalette üstümü değiştirmedim ama gerek olursa bu Fitting Board baya bir işe yarayabilir.

Geçen hafta sabah 8 civarı evdeb çıktım ve trene doğru gidiyordum. Tren istasyonunun çok yakınında aşağıdaki manzara ile karşılaştım. Dükkanın önünde yerdekine dikkat.

Sonra dayanamayıp yaklaştım ve bir de yakından fotoğrafını çektim.
Nedir bu Japonların olur olmadık yerlerde sızıp kalmaları !! Elinde cep telefonu yerde horul horul uyuyordu bu arkadaş sabahın köründe :) Kimsenin de dönüp baktığı da yoktu benden başka !

Yukarıdaki manzaradan sonra hemen trene atladım, bizim ev Tokyo'nun göbek bölgesini bir halka şekline dönen Yamanote tren hattında. Bu hat üzerinde iş merkezlerinin yoğun olduğu bölgeler çok. Bu durumda da sabah ve akşam işe gidiş dönüş saatlerinde çok yoğun oluyor. (Tabi o saatlerde sadece Yamanote değil diğer hatlar da çok yoğun ama ben en çok Yamanote hattını  kullandığım için ondan bahsediyorum)
Neyse o sabah gideceğim durak olan Shinagawa'ya vardım ve aşağıdaki manzara ile karşılaştım. Sabah bir robot edasıyla hızlı hızlı ilerleyen Japon iş adamları arasında duramadım bile fotoğrafı çekerken. 
Sağda ve solda duran tv ekranlarinda reklamlar gösteriliyor. Üstte ortada asılı olan yazıda ise sabah saatlerinde orta taraftan yürünmesi yönünde uyarı var. Karşı yönden gelenler sağ ve sol taraftan yürüyorlar böylece o karmaşada kimse kimseye çarpmadan ilerliyor.

Trenlerden bahsetmişken, tren beklerken tren platforında karşıma çıkan birkaç tabelayı da paylaşmak istiyorum. (beklerken dediğim trenler 2-3 dakikada bir geliyor genelde, bazı hatlarda 5-6 dakikayı buluyor ama Tokyo içinde 10 dakika tren beklediğimi bilmem, tabi ne kadar dakik olduklarından bahsetmiyorum bile)


Bu tabelada, resimden de anlaşılacağı gibi tren görevlilerine tükürülmemesi üzerine uyarı yapılıyor. Demek ki görevlilere tükürenler oluyormuş :) Bu kadar kibar, sakin insanların böylesine bir kabalık yapabileceklerine inanamıyorum.

Bu tabela ise hemen hemen her platformda karşıma çıkıyor. Eğer tren raylarına bir şeyinizi düşürürseniz görevliden yardım isteyiniz uyarısı. 


JAPONLAR YENİ YILDA NE YER?

Yeni yıla girdik gireli benim elim deyip bir türlü aklımdakileri yazamadım. Ülke gündeminin(Türkiye yani) kafamı bulandırmasından biraz sıyrılıp Japonya'daki yeni yıl geleneklerinden birinden kısaca bahsedeyim bari.
Burada yılın ilk üç günü boyunca Japonların yedikleri Osechi Ryori denen bir yemek gelenekleri var.  Birkaç gün boyunca tazeliğini koruyabilen içinde deniz ürünleri, fasulye, turşu vb yiyeceklerin bulunduğu kutularda satılan Osechi Ryori'leri yeni yıla girmeden dükkanlardan satın alıyorsunuz. Aşağıda bizim bu yıl yediklerimizin fotoğraflarını buyurun.







Osechi Ryori'nin amacı yıl boyunca sürekli evdekilere yemek yapmakla yükümlü olan evin hanımını yılın ilk birkaç günü yemek yapmadan rahat etmesini sağlamakmış. Günümüzde ilk üç gün boyunca tüm aileye yetecek kadar Osechi Ryori almak çok pahalıya patladığından bu geleneği en azından ilk gün için de olsa Japonlar devam ettiriyorlar. Ortaya konan yemekler yılın ilk günlerini birlikte geçiren aile üyeleri tarafından kendi tabaklarına istediklerini alarak yeniliyor.
Yeni yılın ilk günlerinde de olsa Japon ev hanımları biraz olsun rahat edebiliyorlar bu gelenek sayesinde anladığım kadarıyla. 




ÖĞLE MENÜSÜ

Biraz da Tokyo'da neler yiyip içiyorum onlardan bahsedeyim. Ara ara dışarda yediğimiz yemeklerin fotoğraflarını çekiyorum, bundan sonra daha sık eklemeye çalışacağım. Ben de eşim de yemek yapmayı çok sevmemize rağmen dışarda yemek yemeği de bir o kadar seviyoruz. Haftada 2-3 kere mutlaka dışarıda yiyoruz. Tokyo'da yemek seçenekleri inanılmaz çok. Japon mutfağının yanında diğer Asya mutfaklarının yemekleri de rahatça bulunabiliyor. Biz genelde nerede, ne yiyeceğimize karar verme aşamasında hep problem yaşıyoruz. Çünkü ikimiz de hiç yemek ayırmıyoruz bir de üstüne çok sayıda seçenek eklenince dışarda ne yiyeceğimize karar verme aşaması biraz zorlayıcı oluyor :)
Burası her ne kadar çok pahalı bir ülke olsa da yemek seçenekleri çok olduğundan gayet uygun fiyatlara lezzetli yemek bulmak mümkün.

Burada öğle vakti restoranlarda öğle yemeği menüleri bulunuyor. Aşağıda öğle menülerinden bir örnek.

Bu menü balık yemeklerinin olduğu bir menüydü. Meraklısına detaylar aşağıda.

Miso çorbası. Genelde menülerde miso çorbası hep bulunur. Miso soyadan yapılan bir ezme ve çorba yapımında, yemek soslarında çok sık kullanılıyor. Bu menüdeki miso çorbasının içinde, tofu, soğan ve balık parçaları da vardı.

Bu pilav üstü sashimi :) Sashimi, çiğ balık. Tuna, somon ve kalamar vardı burda. Sağdaki koyu renkli otlar, kuru yosun. Solundaki yeşil ezme de wasabi. Ben çiğ balığı çok seviyorum, bu yemek de çok lezzetliydi.

Bu da kızarmış balık. Balığın cinsi neydi hatırlayamıyorum ama lezzetliydi. Sağdaki bir çeşit Japon hardalı.

Menülerde ayrıca turşu ya da bu resminde gördüğünüz tofu bulunur. Tofu bizde soya peyniri olarak biliniyor ama tadının peynirle alakası yok. Tek başına yendiğinde tadı yok, üzerine dökülen sosla ya da içinde bulunduğu yemeğin sosuyla  tat buluyor.  Fotoğraftaki tofunun üstüne soya sosu döküp yedim. Ben tofuyu ilk denediğimde pek sevmemiştim ama şimdi çok alıştım ve sık sık yiyorum. Çok da faydalıymış bu arada.

Yemek serisi devam edecek. Japonya mutfağında sushiden başka neler var paylaşacağım.

TOKYO'NUN KULELERİ

Yandaki fotoğrafta gördüğünüz kule Tokyo'nun simgesi haline gelmiş olan Tokyo Kulesi. Buraya gelmeden önce varlığından haberdar olmadığım bu kule, Tokyo'ya ziyarete gelen turistlerin ilk uğrak yerlerinden biri. 333 metre uzunluğunda, aynı zamanda radyo ve tv kanalları için anten görevi görüyor, Eyfel kulesi model alınarak yapılmış ve 150. ve 250. metresinde bulunan gözlem katlarından Tokyo manzarasını izleyebiliyorsunuz. Ben de Tokyo'ya ilk geldiğimde elbette çıkmıştım, sık sık da yakınlarından geçiyor olmama rağmen hiç fotoğrafını çekmediğimi farkettim, burada turist olmaktan çıkmışım belli :)

Bu aralar Tokyo Kulesi, Tokyo'nun simgesi olma ünvanını hala yapım aşamasında olan yeni bir kuleye ''Tokyo Sky Tree'' ye kaptırmak üzere. Tokyo Sky Tree'nin 2012 bahar aylarında açılması bekleniyor. Yüksekliği 634 metre olacakmış, yine Tokyo Kulesi gibi gözlem bölümü de yer alacakmış tabi ki.  Bu kule o kadar yüksek ki normalde bizim oturduğumuz bölgeye uzak olmasına rağmen yapım aşamasına şahit olabiliyoruz.

Kasım 2011'de bu kuleye biraz daha yakın bir bölge olan Ueno'dayken yine karşımıza çıkmıştı Tokyo Sky Tree. Aşağıdaki fotoğraf Kasım 2011'den.


Geçen hafta Asakusa denen kuleye yakın bir bölgedeydik. Oradan kulenin son halini de çektim.


Şimdiden her yerde bu kulenin reklamları, üzerinde resmi olan ürünlerin satışı başlamış durumda. Kalemler, t-shirtler, posterler, oyuncaklar derken bir restoranın önünde  aşağıdaki fotoğrafı görüne  olayı ne kadar abarttıklarını bir kere daha anladım :)


Bu Sky Tree Köri isimli yemek :) Japonya'da Köri çok meşhur bir yemek. Normalde pilav ve yanında, içinde sebze ve et bulunan koyu kahverengi Japon körisi, üstüne de bazen kızarmış, et, karides vs konularak servis ediliyor. Bu restoranda da üste konan kızartmaları Tokyo Sky Tree şeklinde koyup servis etmeye başlamışlar :))
Henüz kule resmen açılmadan bu kadar tantana yapıyorlarsa açıldıktan sonra bakalım neler göreceğiz :)

POP

Ben pop müzikten pek hoşlanmam. Özellikle günümüz pop müziğinden, eskilerden beğendiğim şarkılar çok daha fazladır.  Günümüz pop müziğinden de nadiren olsa da  beğendiğim şarkılar çıkar ama sık sık pop bir şarkı duyduğumda sonuna kadar dinlemeye tahammül edemediğim, tv ya da radyo kanalını değiştirdiğim çok olmuştur. Özellikle birbirine benzeyen hep aynı melodi üzerine yapılmış gibi duran pop şarkılarından bahsediyorum. Aynı hisleri İngilizce pop müzik için de besliyorum tabi. Sadece Türk popuna tü kaka diyecek değilim.

Mesela Türkiye'ye her gidişimde müzik kanallarına bir göz atarım neler kaçırmışım diye ama pek de bir şey kaçırmamış olduğumu anlarım. Hepsi kulağa aynı gelen şarkılar, şarkıcılar. Arada birkaç isim olabilir bu grup dışında tabi.

Şimdi Japonya'da yaşıyor olmamın etkisiyle daha önce hiçbir şey bilmediğim Japon  pop müziğiyle, ki burda kendisine J-Pop deniyor, ilk tanışmam beni pek bir şaşırtmıştı hatırlıyorum. Çılgın video klipler, yine birbirine benzeyen şarkılar tabi, Japonca sözlerin arasına her zaman ingilizce birkaç kelime sıkıştırmalar falan. 

Sokaklarda yürüken bile duyuyorsunuz bu müzikleri, karşıdan karşıya geçmek için beklerken karşınızdaki binanın üstündeki büyük ekranda bir J-pop şarkısının videosu olabiliyor. Ya da  üstünde yeni çıkan bir single'ın posterleri olan ve bangır bangır bu şarkıyı çalan tırlar yollardan geçiyor.
Yani anlayacağınız aynı Türkiye'deki gibi istemeseniz de bu müzikleri duyuyorsunuz, hatta öğreniyorsunuz. En azından bana böyle olurdu, dolmuşta, takside duya duya Serdar Ortaç şarkılarını ezberlemiştim :)

Biz evde tv izlemiyoruz, aslında Japoncamı geliştirmem için gerekli biliyorum ama gerçekten 1 saat bile izlemeye dayanamıyorum, beni aptallaştırdığını düşünüyorum Japon tv programlarının. Japonlar bu kadar tv izleyip nasıl bu kadar zeki kalabiliyorlar şaşıyorum açıkcası. Sürekli yemek programları, hep aynı insanlar, ciddi bir şeyler görmeniz imkansız. 

Görsel, sanatçının web sitesinden.
Neyse diyeceğim şu ki, tv izlemediğim için gündemi de internetten takip ediyorum. Geçenlerde yine Japonya'da yaşayan yabancılara yönelik haberler yapan bir sitede yanda resmi olan şarkıcının bir şarkısına rastladım. Kısa zamanda internette çok fazla izleyicisi olmuş falan diye bir haberdi. Sonra hatırladım, Shibuya'da da bir posterini görmüştüm yakınlarda. Tipik bir J-pop örneği olduğu için de paylaşmak istedim.

J-pop nedir nasıldır diye merak edenlere gelsin. Şarkıcı kızımızın adı Kyari Pamyu Pamyu (bu isim uydurma bir isimmiş bu arada) şarkısının adı da Pon Pon Pon. Buyurun :)

Sadece linki verebiliyorum, youtube bu videoyu blogda paylaştırmıyorlar.



TOKYO'DAN KARELER

Bugün bilgisayarımdaki fotoğrafları organize ederken taa geçen kıştan bugüne çok fotoğraf biriktiğini farkettim. Hadi fotoğraflarla küçük bir Tokyo turu yapalım :)

Burası Shinjuku'daki belediye binasının 45. katından Tokyo manzarası. Manzara yerine beton kirliliği, bina yığınları gibi tanımları kullanmak daha doğru belki de. Ama napsınlar küçücük adada o kadar insan yaşarsa binalar da hem sık hem yüksek olur doğal olarak.

Yine aynı yer, başka bir açıdan. Bu belediye binasına Tokyo ziyarete gelen arkadaşlarımızı mutlaka çıkarıyoruz. Hem ücretsiz hem de Tokyo'ya yükseten görebileceğiniz güzel bir yerde. Tokyo'ya geleceklere tavsiye edilir.

Şimdi de gece Shibuya'da çekilmiş bazı fotolar var. Çok kaliteli değiller ama atmosfer hakkında biraz olsun fikir veriyor. Tabi bu fotolar depremden önce. Depremden sonra elektrik tasarrufuna gidildiğinden Tokyo geceleri artık bu kadar ışıl ışıl değil maalesef.




Bu son fotoğrafta solda duran 5 yakışıklı (!) Japonya'nın en meşhur erkek müzik grubu. Gruplarının adı Smap. Japonya'da herkes bunları tanıyor. Ayrı bir başlık altında haklarında bir şeyler yazmaya niyetliyim bir ara :)) (söylemesi ayıptır konserlerine gittim de)

Burası da Smap'in konserine gittiğim stadyum Tokyo Dome. (Müziklerini sevdiğimden değil, beleşe bilet bulduğumdan gittim, yoksa işim olmaz J-popla :)) Tokyo Dome kapalı bir stadyum 55.000 kişi kapasiteli olan bu dev stadyum, bir çok etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Ben Beyzbol maçına, Orkide fuarına ve Smap konserine gittim . Ayrıca birçok yabancı şarkıcı ve grup da  konser veriyor. Michael Jackson burada 21 adet konser vermiş.

Shibuya'ydı galiba burası emin değilim. 

Hehe bu Graffiti favorim.

Demek ki neymiş, Japonya'da da tuvalete nasıl oturacağını bilmeyenler varmış :))

%50 Rock %50 Fuck !!!! Nasıl yani ?? İnternet sitesine girdim, kıyafet ve aksesuar satan bir dükkan burası, daha anlamlı bir tabela olamaz mıydı acaba ?


 Yukarıdaki fotoğraflardaki binanın dış kaplaması ilgimi çektiği için koydum. Elektrik devreleri gibi dizayn etmişler. Ikebukuro'daki bu bina bir otel.

Bu da büyük elektronik market zincirlerinden Bic Camera'nın Ikebukuro şubelerinden biri (sırf Ikebukuro'da benim bildiğim 5 tane var !!)


Yukarıdaki 1. fotoğrafta gördüğünüz mavi boru ve 2. fotoğraftaki (sağdaki) mavi boru, Ikebukuro istasyon girişlerinden birinde bulunuyor. Bunlar boru değil tabi :) Ben teknik adını bilemediğim için öyle yazdım. Neyse bu 'boru'lar her katta bulunuyormuş ve istasyonun üstünde bulunan binayı (yaklaşık 7-8 katlı bir alışveriş merkezi) depreme karşı koruyormuş. Teknik olarak açıklamasını yapamayacağım ama bu binanın depreme dayanıklı olduğunu göstermek için giriş katta bunları sergiliyorlar.


Burada Haziran ayı boyunca yağmur yağıyor. Bu döneme Japoncada Tsuyu deniyor. Nemli ve yağmurlu çok ama çok sıkıcı bir mevsim. Neyse ben bu sene Haziran ortasında Türkiye'ye kaçtım da tsuyudan fazla etkilenmedim.  Yukarıdaki ürün de fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere tsuyuda rahatça giyebileceğiniz su geçirmez ayakkabılar :)

Ne o gülüşünüzden mi memnun değilsiniz, merak etmeyin Japonlar ona da bir çözüm bulmuşlar. Bu ürünü kullanıyorsunuz ve harika bir gülüşe sahip oluyorsunuz :)) 

Erkekler için, biraz daha detay verirsek sakalı çıkmayan erkekler için ya da sakalı çıkan ama işe gittiği için uzatamayan ve haftasonları top sakalıyla dolaşmak isteyen erkekler için çenenize yapıştırarak uygulayabileceğiniz yapay sakal :))

Bu ürün de geçenlerde bir dergide görüp hemen fotoğrafını çektiğim bir oyun sandalyesi. Oyun derken Nintendo gibi oyun konsollarını oynarken oturmanız için yapılmış bir sandalye-koltuk tarzı isimlendiremediğim bir ürün :))

Burası çocuklar için bir kuaför. Bir alışveriş merkezinin içinde. Gördüğünüz gibi arabalı koltuklara oturup önlerindeki ekrandan da çizgi film izleyebiliyorlar. Bence harika bir fikir :)

Burası Mujirushi isimli bir mağaza. Türkiye'de de var bildiğim kadarıyla. Ev eşyaları, kıyafet, kırtasiye ve benzeri ürünler satan, fiyatları oldukça makul bir marka. Bizim evin yakınlarında benim sık sık gittiğim bir Mujirushi mağazasının birinci katından ikinci katına çıkarken duvarda dikkatimi çeken bu dev fotoğraf ilk gördüğümde beni şok etmişti. Dikkatli bakın bakalım neresi burası :))

Japonya'nın ne kadar pahalı bir ülke olduğu malum. Hele iş sebze meyve alışverişine gelince fiyatlar daha da tavan yapıyor. Yukarıdaki fotoğrafı oldukça lüks bir süpermarkette çekmiştim. 
5775 Yen 135 TL civarı. 

Bu şeftaliler de 97 TL civarı. Tabi her yerde bu kadar yüksek değil, burda fotoğrafı olanlar benim şimdiye kadar gördüğüm en yüksek fiyatlı olanları. Benim her gün alışveriş yaptığım markette şeftalinin tanesini 350 Yen'e satıyorlar ( 8 TL yani). Türkiye standartlarına göre pahalı olsa da yukarıdakilere göre uygun.

Bu kavun kardeş de 195 TL'cik :) Şaka gibi !!

Benim favorim ise bu karpuz. Fiyat yine 195 TL'ye denk geliyor. Karpuzun adı da Godzilla Yumurtası :))
Bizim süpermarkette bir tam karpuzu 1.500 Yen yani 34 TL. Ama genelde dilim dilim satılıyor karpuzlar burda maalesef. Meyvelerin neden bu kadar pahalı olduğuna gelince ülkelerinde çok az meyve yetiştiği için özellikle Japonya'da yetişenler yurtdışından gelenlere göre çok daha pahalı.

Sokakta uyuya kalmış bir Japon :) Elektronik marketlere gidip uyusaydın ya amca :)
Japonya'dan uyuyan insan manzaraları için buraya.

Hehehe, son fotomuz da biraz komik olsun bari :) Burada Tokyu Hands diye büyük bir market zinciri var. (Japonya'ya geleceklere burayı ziyaret etmelerini şiddetle tavsiye ediyorum, gitmezseniz çok şey kaçırırsınız benden söylemesi) Ev eşyaları, kırtasiye, oyuncak, güzellik malzemeleri, evcil hayvan aksesuarları, anime karakterlerinin bebekleri, parti eşyaları, kamping malzemeleri, daha burada yazamadığım gerekli gereksiz, ıncık cıncık aklınıza ne gelirse satıyorlar. Bu dükkanda farkında olmadan saatlerinizi harcayabilirsiniz ona göre. Fotoğraftaki muzır havlu da ordan  :)