JAPONCA VE BEN

Japonca, şu sıralar hayatımda en çok yer işgal eden uğraş. Bu dili gerçekten öğrenmeye karar vermem biraz zaman aldı. Buraya taşındığımdan beri bir şekilde öğrenmeye çabalasam da gerçekten istemediğimi fark edip bir süre küsmüşlüğüm var Japoncaya.

Bana Japonya'da bir yabancı olarak seni en çok ne zorluyor diye soranlar çok oluyor. Bu sorunun cevabını çok düşündüm ve zannedersem beni en çok zorlayanın etrafımda olup biteni anlamıyor olmam dolayısıyla Japonca bilmiyor olmam olduğuna karar verdim.

Hayatımı bir Japonla birleştirip bu dili öğrenmeden ve ikimizin de ana  dili olmayan İngilizce ile bir hayat boyu iletişim kurmak doğru muydu? Neden olmasın, böyle örnekler çok var etrafta. Ama buraya sırf Japonca öğrenmek için gelen, bir dünya para verip kısa zamanda maksimum verim almaya çalışan yabancıları gördükçe kendimden utanıp geçen yıl Haziran ayından itibaren tam gaz başladım Japonca öğrenmeye. Japonya, Japonca'yı en rahat öğrenebileceğiniz yer sonuçta. Ben de burada olduğum süreyi en verimli şekilde kullanmaya biraz geç de olsa karar verdim.

Öncelikle istediğim tarzda bir kurs buldum. Okul gibi her gün gidilmeyen, evde her gün çalışıp bana verilen ödevleri yapmak durumunda olduğum, haftanın iki günü de öğretmenime gidip ödevlerimi kontrol ettirdiğim bir sistem bu. Ardından her gün sistemli olarak çalışmaya başladım.
Ben hiçbir zaman dil konusunda çok meraklı ve hevesli olmamışımdır. Benim için dil öğrenmek uzun bir süreçtir. En azından İngilizcede öyle olmuştu. Temelini sağlam kurduktan sonra işi pratiğe dökmek zaman aldı diyebilirim.

Japonca'da da biraz da gittiğim kursun etkisiyle ilk olarak yazma ve okuma konusunda hızlı bir gelişim gösterdim. Ama konuşma deyince tıkanıp kalıyordum. Bu süreçte arada yine pes etme isteği geldi geldi gitti. Tabi bir yandan dil bilgisi öğrenirken bir yandan da Japoncanın en zor kısmı yani yazma sistemi kanjiler işin içine girip arttıkça konuşmaya başlamam da zaman aldı. Sonuçta daha önce hiçbir aşinalığım olmayan bir dile kulağımın alışması zor bir süreçti.

Bu aşamada Tokyo'daki gönüllü Japonca dersi veren bazı yerler keşfettim. Tokyo'da yaşayan yabancılar bu kurumlara gidip gönüllü Japonca ders veren genelde yaşlı tatlı Japon amcalarla ve teyzelerle Japonca pratik yapıyorlar. İşte bu gönüllü derslerden birine katılmamla aslında Japonca konuşabildiğimi fark ettim. Artık kulağımın bu dile alıştığını ve Japonca duyduğumda her şeyi tam olarak anlayamasam da en azından arada bazı kelimeleri anlayabildiğimi fark ettim.

Japoncam şu anda en azından kendimi ifade edip karşımdaki ile biraz da olsa sohbet edebildiğim bir seviyede. Henüz çok uzun ve ciddi konularda konuşamasam da ilk zamanlardaki isteksizliğime ve bu dili hiç öğrenemeyeceğimi düşündüğüm zamanlara göre çok daha ileri durumdayım diyebilirim. Ama henüz yolun başındayım, ve öğreneceğim çok şey var.
Bu konuda kendime güvenimin gelmesiyle bu seneki en büyük hedefimi daha çok Japonca öğrenip Japonya'da Japonlarla sırf Japonca konuşmak olarak koydum.

Gittiğim gönüllü Japonca dersinde geçen hafta bir etkinlik yaptık. Arada Japon kültürünü tanıtıcı aktiviteleri de oluyor bu yerlerin. Yaptığımız etkinlik, herkesin yeni yıldaki hedefini kaligrafi olarak kağıtlara fırça ile yazmasıydı (Tabi ki Japonca ). Normalde Japon okullarında her sene yapılan bir gelenekmiş bu.  Bize de bu geleneği tanıtmak amaçlı yaptırdılar.
Aşağıdaki fotoğrafta benim sınıfta yazdığım ve şimdi evdeki duvarımda asılı olan yıllık hedefimi görebilirsiniz :)
''JAPONCA KONUŞMAK''
JAPONCA ZOR MU?

Japonca bilmeyen yabancılar tarafından en sık sorulan sorulardan biri de bu. Bence her dil zor. Japonca'nın en büyük zorluğu da yazı dili. Bana diyorlar ki yazma sistemini öğrenmekle zaman kaybetme sadece konuşmaya yoğunlaş. İşte benim de yapmak isteyip yapamadığım şeylerden birisi buydu ilk zamanlar.

Herkesin bir öğrenme tekniği vardır. Mesela eşim kendi kendine kitaplardan Türkçe öğreniyor, ve bu konuda benden daha yetenekli olduğu kesin. Yeni bir kelimeyi bir kere defterine yazıp, onu sık sık okuyor. Sonunda da öğreniyor. Benim ise yeni bir kelimeyi bir kere yazarak öğrenmem mümkün değil. Çok kereler yazıp okuyup cümle içinde kullanmam ve etrafımdan duymam gerekiyor. Bu durumda da yazmak benim için dil öğrenirken önemli bir faktör.

Japonca yazı sistemini öğrenmeye niyet etmeden önce Japoncayı latin alfabesi ile öğrenmeyi denedim. Hatta Türkiye'den Türkçe anlatımlı bir kitap da buldum. Buraya geldiğimde kendi kendime çalışmaya çalıştım. Ama olmadı. Belli bir noktadan sonra tıkandım ve bir adım daha ileri gidemedim. Öncelikle Japonya'da Japonca öğrenmek demek öncelikle yazıyı yani alfabeyi öğrenmekle başlıyor. Latin alfabesi ile öğretilmiyor bu dil. Bu yüzden ben de kendi kendime artık vakti geldi deyip Hiragana ve Kataganayı öğrenerek bu dile bir giriş yaptım. 
 Japoncayı latin alfabesi ile öğrenmekteki zorluğum en azından hiragana ve katakanayı öğrenmemle bir anda çözüldü. Bu yüzden Japonca öğrenmek isteyenlere tavsiyem hiragana ve katakanayı mutlaka öğrenin inanın farkı göreceksiniz.

Japoncada 3 farklı alfabe, ya da yazı sistemi demek doğru, kullanılıyor. Hiragana, Katakana ve Kanji. Hiragana ve Katakana Japoncadaki sesleri ifade ediyor ve aynı ses ve hecelerden oluşuyor. Katakana sadece yabancı kökenli sözcükler için Hiragana da Japonca sözcükler, bağlaçlar, edatlar, ekler ve kanjilerin okunuşları için kullanılıyor. Hiragana ve katakana her birinde 46 ses-hece bulunuyor  ama bu sayı bazı hecelerin yan yana gelip yeni sesler oluşturması ile artıyor. 
Japonca öğrenirken ilk Hiragana ve Katakana öğreniliyor. Adetleri belli olduğu için öğrenilmesi çok zor değil. Hiragana ve katakana öğrendikten sonra en azından etrafınızdaki yazıları az da olsa okuyabiliyorsunuz.

Sıra Kanji öğrenmeye gelince ise dipsiz bir kuyuya baktığınızı bilmeniz gerekiyor. Çin kökenli olan her bir karakter , hece ya da ses demek doğru değil bunlara, bir sözcüğü ifade ediyor. Mesela ''Araba'' için tek bir karakter kullanıyorsunuz. Okunuşunu hatırlayamasanız bile yazılışını ve anlamını bilince o karakter hakkında bilginiz oluyor.
Üniversiteyi bitirmiş ve çalışmakta olan bir Japon gündelik hayatta yaklaşık 2000 kanji bilmek durumunda. İlkokuldan başlayan kanji öğrenme süreci hiç bitmiyor.  
Japonca bir cümlede 3 yazı şeklini de görüyorsunuz. Bunlardan birini bilmemeniz durumunda o cümleyi okuyamıyorsunuz. Bu yüzden hiragana ve katakana ile başlayan yazı öğrenme süreci kanji ile devam ediyor. 
Japonca öğrenmeye çalışan biri olarak kanjilerin zorluğu ve çok vaktimi alması yanında öğrenmeye başladıkça , kanjileri anlamaya ve yazabilmeye başlamanın verdiği keyif o kadar büyük ki , günün birinde belki Japonca bir kitap okuyacak seviyeye hiç gelemeyeceğimi bilsem de bırakmaya hiç niyetim yok. 

Eşime ilkokulda onların bizdeki gibi okuma bayramı yapıp yapmadıklarını sorduğumda böyle bir şeyin söz konusu olamayacağını söylemişti. Şimdi onu daha iyi anlıyorum.
Kanji Japonlar için bile zor aslında, burada gazeteleri okumak en zoruymuş mesela. Bazı şirketler işe alım yaparken adayları kanji testinden geçiriyorlarmış. 
Bunca zorluğuna rağmen Japonlar kanjilerine toz kondurmuyorlar. Japoncadaki her şeyi hiragana ve katakana ile yazabilecekken kanjileri araya sıkıştırıp işi zorlaştırmak bir çok yabancıya garip gelse de Japonlara bunu söylediğinizde dillerinde çok fazla eş sesli kelime olduğunu ve okurken eş seslileri ayırt edebilmek için kanji kullandıklarını ve gerçekten kanjilerin işlerini çok kolaylaştırdığını söylüyorlar. 

Japoncayı olduğu gibi kabul etmekten başka şansım yok. Zorlukları olsa da ben artık Japonca ile aramdaki buzları erittim. Tokyo'da bir yabancı olarak beni her zaman ''dışardaki'' olarak görecek olan bu küçük insanların dünyasında onlara yakınlaşma çabam hiç sona ermeyecek. 
Pes etmek yok yola devam .


2 yorum:

  1. senin elini atıp da yarım bıraktığın hiçbişi görmedim ben....japonca olayı hallolmuştur bile arada boş zamanlarında el sanatları bile yapabilirsin...:))

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Elif,
    Japonca hakkindaki bilgim su anda burada yazdiklarindan ibaret olmasina ragmen, dil ogrenmekle ilgili soylediklerini cok iyi anladigimi tamin ediyorum. Ben de benzer sekilde ikinci dili ogreniyorum. Ikinci dil almanca zor olmamasina ragmen 6 senedir avusturya'da yasiyor olmama ragmen daha yeni yeni yarim yamalak konusmaya basladim. Halbuki ilk ogrendigim dil rusca cok daha zor, ama yine de cok kisa zaman icerisinde cok da calisarak ogrenmistim. Dil ogrenmekte o dili konusan insanlarin sana karsi tavirlari ve dusunceleri cok onemli. Rusya'dayken daha cok esimin akrabalari ve tanidiklariyla birlikte oluyordum, onlar psikolojik olarak cok yardimci oluyorlardi, dil ogrenmem acisindan degil de dile karsi daha dogrusu kulture karsi hissettiklerimle ilgili. Tabi alman kulturuyle ilgili almanlardan positif hicbirsey goremedigimi bir yana, o kadar cok negatif olaylar oluyor ki insan ne dil ne de baska birsey ogrenmek istiyor.
    Senin mesela orada karakolda polisin ozur dilemesi ile yazdiklarini okurken nerdeyse gozlerim yasardi. Buralarda bekleyebilecegim bir davranis degil bu.

    YanıtlaSil