FUKUBUKURO VE ALIŞVERİŞ ÇILGINLIĞI

Bu de ne dediğinizi duyar gibiyim. Yazmayı unuttuğum bir Japon çılgınlığı. Genellikle yeni yılın ilk iki günü süren bir alışveriş çılgınlığı diyebiliriz.
Fuku: Mutluluk, Bukuro: Torba, Alışveriş çantası demek. Yani Mutlu Torba gibi bir anlamı var bu uzun kelimenin.

Alışveriş merkezlerindeki mağazalar sadece yılın ilk iki günü satılmak üzere limitli sayıda hazırladıkları süper indirimli bu torbaları müşterilerine sunuyorlar. Ama burda bir durmak lazım. Torbanın içindekileri görme şansınız yok. Ağzı kapalı ve size sadece içinde kaç adet, ne olduğu söyleniyor. Mesela 3 tshirt, bir pantolon, bir atkı, 2 çorap var deniliyor. Bedenlerine göre torbaları ayırmış oluyorlar, normalde fiyatı 20.000 Yen değerinde olan paketi 5.000 Yen'e satıyorlar (fiyatlar değişiyor tabi daha ucuzları ya da pahalıları da var). Siz de ağzı kapalı olan bu torbayı satın alıp içindekileri satın aldıktan sonra görebiliyorsunuz. Biraz riskli bir alışveriş aslında. İçinden çıkanlar hiç tarzınız ve renginiz olmayabilir bu yüzden alınacak mağazanın ürünleri genelde beğendiğiniz ürünlerse ve fiyat çok cazipse belki denenebilir.

Ben geçen sene çok gaza gelip bir adet aksesuar torbası almıştım ve içinden çıkan tokalardan, küpelerden, kolyelerden sadece bir iki tanesi hoşuma gitmişti bu yüzden bu sene almama kararı aldım.
1 Ocak sabahı erken saatlerde başlayan Fukubukuro çılgınlığı Japonlar tarafından inanılmaz talep görüyor. İnsanlar erken saatlerde mağazaların önünde uzun kuyruklar oluşturuyor.
Bu sene mağaza önünde bekleyenleri tesadüfen gördüm ve çaktırmadan birkaç fotoğraf çektim.

Ben her ne kadar Fukubukuro çılgınlığına pek pas vermesem de Japonlar ellerindeki büyük torbaları taşımakta zorlanarak alışveriş merkezlerinden çıktığını görünce burdaki tüketimin boyutları beni bir kere daha şaşırttı.

Sadece Fukubukuro ya da indirim zamanlarında değil normal zamanlarda da alışveriş çılgınlığı hat safhada bu ülkede. Aşırı marka bağımlılığı, sürekli moda olan ( ya da yapılan) saçma şeylerin herkes tarafından satın alınıp kısa sürede tüketilip yerine başka bir şeyin gelmesi ve bunların herkes tarafından normal karşılanması garip.

İki sene kadar önce arkadaşlarımız olan bir Japon çift ile 3 günlük bir Paris gezisinin ilk günü yanımızdaki Japon çiftin Paris'te gittikleri ilk yerin, herhalde dünyada en çok Japonlar tarafından tüketilen adını burda yazıp reklamını yapmak istemeyeceğim, bir Fransız markasının mağazasına gitmiş olmaları benim için Japonların tüketim çılgınlığı ve marka bağımlılığı konusundaki ilk sinyaldi aslında. Ben o zamanlar sadece bizim arkadaşlarımız böyle herhalde diye düşünmüştüm. Sadece marka olduğu için üstüne bir dünya para verip taşınan o çirkin çantaları burda Tokyo'da bir sürü kişide görünce anladım Japon arkadaşlarımızın neden Paris'te ilk o mağazaya gittiklerini.

Yanlış anlaşılmasın ben alışverişe karşı falan değilim sadece gereksiz tüketime ve insanların bu sistemde birer piyon olmaya boyun eğmelerine pek anlam veremiyorum o kadar. Herkesin kolunda olan ve aslında beğendiklerinden şüphe ettiğim ve bir prestij simgesi olarak gördükleri ürünleri kullanan insanlar her yerde. Türkiye'de de çok, ama Japonya'da alım gücünün çok yüksek olduğunu da göz önüne alıp buna Japonların marka bağımlılığını da eklersek neden pahalı Fransız mağazalarının en çok Japonlara ürün sattıklarını anlayabiliriz.

Kim nasıl mutlu oluyorsa öyle yaşasın elbet, benim haddime değil insanların zevklerini ve paralarını nereye harcayacaklarını eleştirmek. Ama uzaktan bakıp herkesin yavaş yavaş (pek de yavaş değil aslında ya) tek tip olduklarını izlemek bazen üzücü, bazen de komik.

1 yorum: