JAPONYA 日本


2009 Ağustos ayından beri yaşamakta olduğum, saygılı, kibar insanların, kiraz çiçeklerinin ülkesi Japonya.. Eşimin memleketi, benim de şimdilik evim.
Buraya geldiğimden beri gördüklerim, yaşadıklarım ve yaşamakta olduklarım o kadar çok ki, hatta yazmaya başlamakta biraz geciktiğimi de düşünmüyor değilim. Yazmaya bir yerden başlamak gerekiyordu ben de biraz şimdiyi, biraz geçmişi yazacağım dilim döndüğünce.


Buraya gelmeden önce Japonya ve Japonlar hakkında ne biliyorsun ya da ne düşünüyorsun diye sorsalardı çok da fazla bir şey diyemezdim herhalde. Türk halkı tarafından çok sevilen bir ırk, ülkelerine atom bombası atılmış, teknolojide çok ileriler, çok çalışkanlar, zekiler vs. Japonya'ya karşı özel bir ilgim yoktu yani. Benim için hep çok uzak ve gitmeyi planlamayacağım bir yerdi. Ama hayat çok garip ki beni ummadığım bir şekilde İstanbul'daki yaşantımdan çekip Tokyo'daki yeni hayatıma başlattı. Hani tesadüflere inanır mısınız geyikleri vardır ya, hiç de üstünde kafa yormadığım şeylerdendir ama bir an dönüp baktığımda bir sürü tesadüf sonucu şu an olduğum yerdeymişim gibi geliyor. Ama dediğim gibi benim pek üstünde durduğum bir konu değil bu. Şimdi biraz da Tokyo'dan bahsedelim.



TOKYO 東京
Kısa kısa..


Evet Japonya'da Tokyo'da yaşıyoruz. Tokyo gerçekten çok büyük. Yüz ölçümü nüfus vs bilgilerini zaten internetten bulursunuz ama şöyle söyleyeyim, her yeri ayrı bir merkez. Tokyo'nun neresi merkez derseniz tek bir yer ismi söylemek zor. Shibuya, Shinjuku, Ueno, Ikebukuro gibi bir kaç örnek verebilirim. Bunların hepsinde en az 2-3 ,genelde daha fazla, alışveriş merkezi,elektronik eşya satan merkezler (yaklaşık 8-9 katlı, cep telefonu, fotoğraf kameraları, mutfak eşyaları, tv'ler aklınıza ne gelirse), oyun merkezleri, karaoke yapılan yerler, bir sürü restoran ve bar mevcut.
Burası Ikebukuro. Soldan ikinci, mavili bina karaoke binası. Her katında bir sürü küçük karaoke yapılan oda var. Sağdaki turuncu bina da karaoke binası. Etrafta daha çok karaoke binası var böyle. Japonlar karaokeyi çok seviyor. Ben de çok keyif aldığımı itiraf etmeliyim :))


Bu da yol üstündeki oyun merkezlerinden biri.
 Bu oyunlara UFO diyorlar. Bozuk para atıp, içindeki metal  kepçemsi bir düzenekle oyuncakları yakalamaya çalışıyorsunuz. Izmir'de Famecity diye bir eğlence merkezi vardı ben küçükken, orda görmüştüm bunu ilk. Japonya'daki UFO'ların içinde sadece oyuncak değil, farklı şeyler de bulabiliyorsunuz. Yiyecek bisküvi tarzı atıştırmalıklar,  çanta, toka, t-shirt tarzı şeyler de mevcut. Ayrıca bu oyun merkezinin üst katlarında da başka oyunlar var. Elektronik ekranda oynanan savaş oyunları, araba yarışları, at yarışları gibi şeyler. Bu tip merkezler de yine abartılı bir şekilde her yerde !!!


Tokyo'da hayat trenlere bağlı. Sadece Tokyo değil tüm Japonya tren hatlarıyla dolu. İstediğiniz her yere trenle ulaşabiliyorsunuz. Şehir merkezlerinden biraz uzak yerlerde bazen tren istasyonundan sonra otobüse binmeniz gerekebilir.
Tokyo'da otobüs yok değil ama büyük bir çoğunluk trenleri kullanıyor.
Tokyo'da tren ve metro sistemi var. Çok karmaşık gözükmesine rağmen bu sistemi çözmek çok da zor değil.


Bu JR( Japan Railways) Tokyo tren haritası. Tokyo'nun sadece göbek kısmının haritası bu.
Bu da Tokyo Metro haritası. Yerin altı da üstü kadar karmaşık anlayacağınız.

Trenlerden bahsederken ev kiraları ve trenler arasındaki bağlantıdan da söz etmeden geçemeyeceğim. Biz ev kiralarken dikkatimi çekmişti evlerin fiyatları tren/metro istasyonuna yakınlığına göre değişiyor. Eğer ev ile istasyon arasında 20 dk yürüme mesafesi varsa evin fiyatı daha uygun ama yürüme mesafesi 5 dakika ise aynı ev çok daha yüksek fiyata kiralanabiliyor. Tokyo'nun biraz dışına çıktığınızda ise fiyatların daha uygun olduğunu duydum.

Evlerin küçüklüğü ise şaka gibi. Tokyo'da oturan biri olarak şu an oturduğum bu küçücük minicik evciğe katlanmamın tek nedeni yerinin benim için çok merkezi olmasıdır diyebilirim. Eşimin işine de çok yakın. İşe bisikletle 15 dakikada gidebiliyor. (Kendisi bisiklete binmeyi çok sever de, trene binmesin de yağmur kar demeden ha babam bisiklet üstünde !!)


Eğer bana bu evi Türkiye'de bir emlakçı gösterse ev diye, adama çok sinirlenirdim herhalde !! Gerçekten küçük. Kaç metrekare olduğunu yazmaya utanıyorum valla :))
Küçük evde oturmanın avantajı ise evde döküntü olmuyor, gereksiz eşyaları barındırmıyorsunuz aslında barındıramıyorsunuz çünkü yer yok !!!!


Neyse tren meselesine geri dönersek istasyonlarda dikkatimi çeken bazı posterler var. Bu posterlerde trende nasıl davranmanız gerektiğini karikatürize ederek mesajlar vermeye çalışılıyor. Aşağıda birkaç örnek bulabilirsiniz.



Bu iki örnekte de hamilelere ve sakat olanlara yer verilmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorlar.İlk gördüğümde çok garibime gitmişti. Hamile bir bayan, sakat bir kişi ya da yaşlı birini gördüğümüzde yer vermemiz gerektiğini istasyonlarda duvarlara poster olarak asmak biraz anlamsız gelmişti. Yani Japon bunlar,birçok konuda övgüyle bahsettiğimiz bu çekik gözlü arkadaşlarımız böyle bir görgü kuralından bihaber olamazlar diye düşünmüştüm. Amaaaa.. Evet büyük bir amaa.. Maalesef Japonlarla ilgili beni en çok hayal kırıklığına uğratan noktalardan biri de bu. Yaşlı bir bayan mı bindi trene kimse kılını kıpırdatmıyor. Hayret verici bir boyutta bu durum. Herkes olmasa da benim rastladıklarımın yüzde sekseni yer vermedi diyebilirim rahatlıkla.



Bu posterlerden soldakinde trende yüksek sesle müzik dinlememenizle ilgili bir uyarı yapılıyor. Benim pek de anlam veremediğim bir durum. Hele hele hiç de yüksek sesle dinlemediğim halde bir Japon amcadan müziğin sesini kısmam için uyarı alınca artık her trene bindiğimde müzik dinleme keyfime stres ekleyen bir durum oldu bu. Trenler zaten oldukça gürültülü, artı istasyonlar arası 2-3 dakika gibi bir süre olunca bir sonraki istasyon anonsu ve buna o istasyonda hangi trenlere binebileceğinizle ilgili anonslar da eklenince zaten tren içinde sürekli bir anons duyma halindesiniz. O gürültüde trende kendi halinde müzik dinleyen  kişileri rahat bırakmalılar bence. Ben bunun bir gürültü olduğunu düşünmüyorum ve bir çok konuda haddinden fazla sabırlı olan Japonların bu konuda bu kadar hassas olmalarına anlam veremiyorum. 

Yazdıkça sinirlenmeye başladım neyse geçelim sağdaki postere. Orda da makyajınızı evde yapın trende değil mesajı veriliyor. Garip gelebilir ama trenlerde makyaj yapan kızları görmek günlük yaşamın bir parçası. Haa makyaj derken posterdeki gibi yüzüne pudra sürmek değil sadece, rimel sürmek, göz kalemi çekmek hatta kirpik şekillendirici ile kirpiklerini kıvırmak da dahil bu ''makyaj'' olayına. Ee bu durumda trenlerin aniden durma ihtimali falan düşünülünce Japon kızların yüzlerini gözlerini yaralama ihtimalleri de oldukça yüksek. 
Soldaki posterimizde ise bu tür hareketleri spor klüplerinde yapınız diye uyarıyorlar insanları ama bunu yapmak isteyen biri olsa bile trenleri boş bulup o alanı yaratması zor olsa gerek :) Eğer günün birinde trende böyle hareketler yapan birine rastlarsam makinam yanımda olur umarım :)


Sağdaki poster ise sarhoş olup sızmış bir iş adamını gösteriyor ve lütfen evinizde yapınız diyor. Tokyo'da trenler genelde gece 12, yarım gibi bitiyor. İş adamları da (ki burda kendilerine Sarari men deniyor) iş sonrası son trene kadar içip içip orda burda sızıyorlar. Buna benzer manzaralar görmek çok olası. Bir gün sarhoş olup sızmış ''Sarari Men''lerle ilgili bir fotoğraf koleksiyonu yapmak gibi bir hayalim var. Umarım bu blogda paylaşırım sizlerle.


Posterlere ilerde devam edeceğim, çok eğlenceli olduklarını düşünüyorum.  







2 yorum:

  1. Merhaba Yazılarınız çok hoş,tebrikler.Devamını bekliyorum..

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim, yazdıklarımı beğenmeniz beni çok mutlu etti. Yeni yazılar gelecek yakında. Sevgiler.

    YanıtlaSil