Son 3 haftada anladım ki bir yerde turist olmakla orada yaşamak arasında çok büyük farklar varmış. Daha önceki gelişlerimde gözüme batmayan şeyler bu sefer batmaya başlıyor. Özellikle Japonya'da insanların düzen ve kurallarla olan uyumuna bu kadar alıştıktan sonra bir anda kendimi kuralların olmadığı (olsa da pek uyulmadığı) bu şehirde buluverdim. Zenginlikle fakirliği, temizle kirliyi, düzenle düzensizliği bir arada görebileceğiniz bir şehir burası. Gerçi böyle yazınca sanki İstanbul'dan bahsediyormuşum gibi geldi bir an :)) Zaten son yıllarda her Türkiye ziyaretimde daha çok şey gözüme batıyor, galiba ben gitgide Japonlaşmaya başladım. Bu Bangkok hayatı belki de beni özüme biraz daha yaklaştıracak !!
Beni burada en çok heyecanlandıran şeylerin başında yiyecekler geliyor. Tay yemeklerinin dışında tropikal meyveleri de harika. Haydi bakalım ilk Bangkok yazısına bir meyve fotosuyla son verelim.
Dragon meyvesi
Bu kesilmiş hali. Nasıl güzel bir renk değil mi? İçi beyaz olanı da var. Sanki tatlıymış gibi dursa da aslında tatlı değildi. Hepsi böyle mi yoksa bize mi böylesi denk geldi bilemiyorum.
Tropik meyvaların denediğim hiç birini sevmedim. Belki onların meyve alışkanlıkları bizden çok değişik, pişirip ızgara falan yapıyorlar bildiğim kadariyle belki öyle daha güzel oluyorlardır. Ama Uzak Doğudan yazan blogculardan anladığım kadariyle , Uzak Doğu bana göre değil:))
YanıtlaSilIzgara yapılan muz gördüm geçenlerde ben de :) Ama şimdilik muzu olduğu gibi yemeği tercih ediyorum :)
SilBu yazıyı daha sonra okudum, bir sonrakinden, orada yasamaya baslıyormussunuz çok güzel (bizim için en azından, siz henüz alısamamıssınız herhalde) bundan sonra orada yasayan birinden önerileri heyecanla bekliyorum! Japonya'ya gitmedim bilemeyecegim, ben de Isveç'e alısık biri olarak gitsem de gene de o cümbüsü seviyorum.
YanıtlaSilSevgili Mavi, Bangkok'a henüz tam olarak alışamadım ama burada yaşayan çok sayıda yabancı olduğunu görünce alışmamın çok da zor olmayacağını düşünüyorum.
Sil