CHIANG MAI

Chiang Mai, Bangkok'un 700 km kadar kuzeyinde yer alan Tayland'ın popüler turistik yerlerinden birisi. Doğası, tarihi, tapınakları, etrafında yapılabilecek aktivitelerin çokluğu buranın neden popüler olduğunu hemen belli ediyor.
Chiang Mai 1296 yılında keşfedilmiş ve o zamanlar şehrin etrafını kaplayan şehir duvarlarından günümüze çok azı kalmış. Şehir duvarlarının kapladığı ''eski şehir'' dedikleri bölgeye girişlerin olduğu bölümlere orjinaline uygun giriş kapıları yapılmış.
1899 yılından kalma bir fotoğrafa bakılarak 1985-1986 yıllarında  ''Tha Phae Gate'' ismindeki bu giriş inşa edilmiş.

Etrafı kare şeklinde olan eski şehirin girişlerine yukarıda gördüğünüz gibi duvarların sadece bir kısmını yeniden yapmışlar.
Ayrıca duvarların ön tarafında yine eski şehri çevreleyen kare şeklinde havuzcuklar yapmışlar. 
Yukarıdaki haritada ne demek istediğim daha iyi anlaşılıyor herhalde. Şehrin her yerinden ücretsiz harita edinebilirsiniz.

Benim Chiang Mai gezim toplamda 1 hafta sürdü. Bunun 2 gününü daha da kuzeyde bulunan Chiang Rai civarında geçirdim. Detayları yavaş yavaş anlatacağım. 

Chiang Mai'a ilk vardığımızda (ilk 3 gün Türk bir arkadaşımla beraberdik), otelin turist danışma bölümündeki bayan bize Chiang Mai'da yapılabilecekler hakkında bilgiler verdi. Öncelikle Chiang Mai'de 300 tane tapınak olduğunu söyledi !!
Hepsini gezemeyeceğimizden hangileri en öne çıkanlarsa onları bizimle paylaştı. Tapınaklar dışında doğa yürüyüşleri, tepelik yerlerde yaşayan yerel kabile halklarının ziyareti, rafting, kaplan tapınağı, fil çiftliği, hayvanat bahçesi gibi yapılabilecek bir sürü etkinlikten bahsetti.

Chiang Mai'da her otelin günübirlik turları mevcut. Ben açıkcası trekking ve benzeri doğa içindeki aktivitelere katılmak isterdim ama son anda karar verip gittiğimden sadece parmak arası terlik almışım yanıma. Öncesinde de araştırma yapmamıştım açıkcası, bilsem en azından rahat bir ayakkabı alırdım.

Neyse dönelim şu tapınak olayına. Tapınaklar belli bir noktadan sonra hep birbirine benzese de Bangkok gibi kalabalık olmayışı, daha sakin ve huzurlu bir şehir olması ve havanın nispeten daha serin olması gibi nedenlerden dolayı gezerken çok keyif aldım. 


Wat Prathat Doi Suthep tapınağı. İnsanlar ellerinde nilüfer çiçekleriyle dua ederek etrafında dönüyorlar.
 
Aynı tapınaktan budalar.
Phra Dhatu Chedi Luang tapınağı. 
Aynı tapınağın arkasına geçince karşımıza çıkan devasal tapınak kalıntısı.
Buda detayı.
Tek başıma gezerken kaybolduğumu düşündüğüm bir anda karşıma çıkan Wat Inthakhin Saduemuang tapınağı. Adını görünce hemen haritadan nerede olduğumu bulup rahatlamıştım.
Şehir zaten çok sakin ve huzur dolu ama tapınakları dolaşıp yorulanlar için ''eski şehir'' içindeki Buak Haad Parkı çok keyifli.
Genel olarak Chiang Mai'da Bangkok'a oranla daha fazla sivrisinek vardı. Özellikle bu parkta oturur oturmaz sivrisinek saldırısına uğradım. Neyseki yanımda hep sivirsinekten koruyucu sprey taşıyordum. Hatta sabah evden çıkardan sürüyordum da, parka gidişim akşamüstünü bulmuştu o yüzden etkisi azalmıştı herhalde, hemen biraz daha sıktım.
Chiang Mai'da Kuzey Tayland'a özgü bazı yemekler var. Bunlardan en meşhuru fotoğrafta gördüğünüz Khao Soi isimli körili noodle yemeği. Hindistan cevizi sütüne yapılmış sarı köri çorbasının içinde tavuk ve noodle bulunuyor.Üstüne de kızarmış kıtır noodle'lar konularak servis ediliyor. Yanında ise dilimlenmiş soğan, limon ve lahana turşusu benzeri bir turşu geliyor. Çok lezzetliydi. Bangkok'ta bazı restoranlarda da bulmak mümkün, tavsiye ederim.
Yok ben Tay yemeği yemem illa Türk yemeği isterim derseniz buyrun size ''Turkiy'' kebabı :) Ah be adını doğru yazsaymışsnız bari !!

Chiang Mai etrafında görülecek çok yer olan doğası ve havası Bangkok'a göre daha güzel ve temiz keyifli bir şehir. Benim gezim bu kadarla kalmadı tabi. Chiang Mai çevresinde gittiğim yerleri yakında sizlerle paylaşacağım.


CHABAD HOUSE, BİR DAHA MI ? ASLA !!

Yemek yemeği, yeni tadlar denemeyi ne kadar sevsem de arada sırada ekmek arası, dürüm arası bir şeyler de canım çekmiyor değil. Japonya'dan sonra, Tayland'da da her öğünde pilav yediklerinden ara ara farklı mutfakların tadlarını da deniyorum bu yüzden.
Bangkok'un sırtçantalı gezginler tarafından en çok ziyaret edilen bölgesi yani Khao San Road bizim de zaman zaman gittiğimiz, kendimizi tatil havasında hissettiren keyifli bir yer. Khao San Road'da Tay yemeklerinin yanında, Kore, Japon, Hint ve İsrail mutfağından yemekler bulmak da mümkün. Daha önce merak edip İsrail yemekleri yapan bir restorana gitmiştik ve yemeklerinin bizim yemeklere yakın olduğunu görüp çok memnun ayrılmıştık. Falafel, kebap, humus, şinitzel, çorbalar, salatalar vardı menüde.
Birkaç ay önce Khao San Road'dayken benim canım yine Tay yemekleri dışında bir şeyler yemek istedi ve aklıma İsrail lokantasında yediğim Falafel geldi. Tam yürürken karşımıza adı ''Chabad House'' olan ve üstünde İbranice yazılar olduğundan ve içeride yemek yiyen insanlar gördüğümüzden İsrail restoranı olduğunu düşündüğümüz bir yer çıktı. Ah dedik tamam, burda kesin falafel vardır ve içeri girmek üzere bir adım attık ki bizi kapıdaki görevli durdurdu.
''Buyrun ne istemiştiniz?'' dedi, biz de yemek yemek istediğimizi söyledik. Sonra bize , özellikle de bana, ''Yahudi'' olup olmadığımı sordu. Hayır deyince çantalarımızı aramak istediğini söyledi.
O anda ben sinirlendim ve gitmek istedim, ama eşim gerçekten merak ettiği için sakin olmamı söyledi ve çantalarımızın aranmasına izin verdikten sonra içeri girdik.
İçeri girdiğimiz anda yemek yiyen herkes bize dönüp bir baktı. Neyse oturduk ve yemeklerimizi ısmarladık. Servisi yapan Tay'dı ve ordaki en güleryüzlü, misafirperver kişiydi. Onun dışında çevremizdekiler yemek yediğimiz süre boyunca oraya ait olmadığımızı hissettirdi bize.

Her şeye bu pita arası falafel ve humus için katlandım :)

Şinitzel ve sebze çorbası.

Yemeklerimiz biter bitmez hemen mekanı terketme ihtiyacı duyduk. Yemekler ne kadar lezzetliyse ortam da o kadar soğuk ve iticiydi.
Çıktıktan sonra anı olsun diye Chabad House tabelasını ve restoranın önden bir fotoğrafını çekmeye kalktım ki bir beni dövmedikleri kaldı. Önde oturan 2 kişi bana bağırdı, ben de kendilerine sakin olmalarını Tayland'da olduklarını ve Bangkok'un en turistik yerinde benim  fotoğraf çekmeme karışmaya haklarının olmadığını, sadece yemek bloğum için çektiğimi söyledim.

Bana bağırarak fotoğraf çekmememi emreden arkadaşlar da bunlar. Ama ben yine de insanlık bende kalsın diyerek onların yüzlerini deşifre etmiyorum.

Sinir içinde eve dönüp hemen internetten burası hakkında araştırma yaptım. Meğer burası normalde sadece Yahudileri kabul eden lokal gibi bir yermiş. Dünyanın birçok noktasında da varmış. Yahudiler gittikleri ülkelerde bu Chabad House'lara gidip kaynaşıyorlarmış herhalde. İçerde herkes birbirini tanıdığı için bizi niye garip karşıladıklarını da anlamış olduk.
Neyse ne, keşke bize en baştan sadece Yahudileri kabul ettiklerini söyleyip nazikçe içeri giremeyeceğimizi söyleselerdi. Biz de en azından kendileriyle böylesine can sıkıcı bir diyaloğa girmemiş olurduk. Ben istemez miydim buraya sadece orda yediğim yemeklerle ilgili bir şeyler yazayım ama olmuyor işte, bazıları zorla sinirlerinizi tepenize çıkarıyor.

Neyse ne, keşke bize en baştan sadece Yahudileri kabul ettiklerini söyleyip nazikçe içeri giremeyeceğimizi söyleselerdi. Biz de en azından kendileriyle böylesine can sıkıcı bir diyaloğa girmemiş olurduk. Ben istemez miydim buraya sadece orda yediğim yemeklerle ilgili bir şeyler yazayım ama olmuyor işte, bazıları zorla sinirlerinizi tepenize çıkarıyor. Tabi kendi kendime sinirlenmemin sadece bana zararı olacağından sakin olup duygularıma tercüman olan bu güzel şarkıyı dinliyorum ben de :) 





PATTAYA ve KOH LAN

Bu aralar blog yazmaktan da okumaktan da keyif almadığım biraz üşengeç biraz da ilgisiz bir dönemdeyim nedense. Bu yüzden ne blog takip ediyorum ne de kendi bloğumu güncelliyorum. Yazacak yazılar birikmiş olsa da bir türlü bilgisayarın başına oturup da bir şeyler yazamıyorum.
Bugün bu gidişata bir son vermeye niyetliyim. Öncelikle geçenlerde gittiğimiz 3 günlük Pattaya kaçamağı ile ilgili bir şeyler karalayacağım.

Sizin oralarda mevsimler değişirken bizler burda hiç bitmeyen sadece gitgide daha da ısınan bir yaz mevsimini yaşıyoruz. Hayatımda ilk kez kışsız, baharsız bir dönem geçirdim, şimdilik şikayetçi değilim :)
Efendim Pattaya, Tayland'ın ''Günah Şehri'' olarak ünlenmiş ve Bangkok'a sadece 2 saat uzaklıkta küçük bir sahil kasabası. Ünü ne kadar ailelere ve çiftlere pek çekici gelmese de gidip gördüğümüzde aslında oldukça keyifli bir kasaba olduğunu keşfettik.

Öncelikle Pattaya neden Günah Şehri onu açıklayayım. Burada bir sürü ''bar'' var ve Batılı erkekler buraya Tay kızlarıyla tanışmaya geliyorlar. Bunu barların önünden geçerken ya da yaşlı, göbekli Avrupalı bir erkeğin yanında küçücük bir Tay kızını gördüğünüzde hemen farkediyorsunuz zaten. Zaman zaman rahatsız edici olsa da buralardan uzak durarak da Pattaya'dan keyif almak mümkün. Ben bir sürü çocuklu aile de gördüm.

Özellikle bizim gibi Bangkok'ta olup buranın keşmekeşinden biraz olsun uzaklaşmak isteyenler için kısa sürede ulaşabileceğimiz bir sahil kasabası olması açısından Pattaya'yı tercih ettik. Uygun fiyatlı çok sayıda otel ve pansiyon var o yüzden kalacak yer sorunu olmayan bir yer. Yine de kalacağınız yerin ailelere uygun bir yer olup olmadığını gitmeden internetten kontrol etmekte fayda var derim.
İlk gün Pattaya'da biraz dolaştık. Pattaya kumsalı girilebilinen ama çok da temiz olmayan bir denize sahip. Biz ilk gün akşam üstü kumsala oturup biramızı yudumlayarak güneşin batışını izledik. Akşam yemek yedik, biraz gece hayatında neler oluyor diye bakındık ama bizi açmayınca erkenden otele dönüp uyuduk.
Ertesi günkü planımız Pattaya limanından tekne ile yaklaşık 40 dakika mesafedeki Koh Lan adasına gitmekti. Bunun için sabah 09:00 teknesine bindik ve adaya gittik.
Tekneden adaya doğru yaklaşırken

Adada yaklaşık 7-8 tane plaj var. Teknelerin durduğu 2 plaj da Rus turistlerin istilasında ve inanılmaz kalabalık. Bizim tekne Tawaen iskelesinde durdu ve indiğimiz anda kalabalıktan gözümüz korktu.
Tawaen Plajı

Tawaen Plajının hemen yanında 150 metre mesafede daha sakin ve harika görünümlü Sangwan plajı vardı ama biz oraya doğru yürürken Rus turistler hızlı hızlı buraya gidip yer kapmaya çalışıyordu. Bunu görünce  hemen başka bir plaja doğru yol aldık.
Sangwan Plajı

Sangwan Plajı

Motor taksilerle teknelerin durmadığı ve nispeten daha az insanın olduğu başka bir plaja gittik. Gittiğimiz plajın adı Samae idi. Motor taksilerle 10 dakika bile sürmedi. Nispeten kalabalık denebilirdi ama en azından teknelerin durduğu bir limanı yoktu ve su sporları oynanmıyordu.Deniz, kum, güneşin tadını çıkardıktan sonra da aynı gün akşamüstü teknesiyle Pattaya'ya döndük.
Samae Plajı, biraz dalgalıydı ama çok keyifliydi.

Akşamüstü gelgitten dolayı denizin dibindeki taşlar ortaya çıkıverdi.

Yan şezlongtaki ananaslar. Ananas suyuydu galiba.

Pattaya'dan Koh Lan adasına günübirlik gidenlerin sayısı çok fazla. Adada kalacak yerler Pattaya'ya göre daha pahalı ve seçenek az.
Son günümüzde de kahvaltının ardından son bir Pattaya sahil turunun ardından Bangkok'a evimize döndük.
Pattaya'da gün batımı.

Pattaya sahili.

Gördüğünüz gibi Tay kızlarının olduğu barlardan uzak durduğunuz sürece Pattaya'da sizi rahatsız edecek bir şey yok. Bangkok'tan birkaç günlüğüne kaçmak isteyenler için kolayca ulaşılabilecek bir yer. Özellikle Koh Lan adası herhalde Bangkok'a en yakın adalardan birisi ve denizi gerçekten muhteşem. Tabi doğru plaja giderseniz.

Bu arada Pattaya'da Bangkok'ta görmediğim kadar çok Türk lokantasına rastladım. Özellikle barlarıyla meşhur olan caddelerde. Türkler mi çok ziyaret ediyor yoksa yabancılar Türk yemeklerini mi çok seviyor bilemedim !!